FELSEFE Ders Notları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor.
FELSEFE Ders Notları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor.

Yaşam Boyu Gelişim

FELSEFE Ders Notları
Yaşam Boyu Gelişim - Birey ve Davranış

Gelişim Kavramı : Yaşam boyu gelişim insan ömrü sürecinde doğum öncesinden başlayarak ölüme kadar olan süreç içinde gerçekleşen değişimi ele alır. Geçmişten bu yana yaşam boyu gelişimi inceleyen alan gelişim psikolojisidir. İnsan ömrünün sağlıktaki gelişmeler ve teknolojik ilerlemelerle uzaması, gelişme psikolojisinin alanını genişletir. Yaşam boyu gelişimle ilgili olarak psikolojinin temel olarak tartıştığı konulardan biri, yaşam boyu gelişimi yönlendiren katılım mı, yoksa çevre midir?

Yaşam Boyu Gelişimde Araştırma Yöntemleri
  1. Doğal Gözlem: Gelişim sürecini kendi ortamında izlemeye dayanır. 
  2. Örnek Olay Yöntemi: Tek bir deneğin ayrıntılı olarak incelenmesi. 
  3. Deneysel Yöntem: Gelişim sürecindeki değişim ve süreçleri neden-sonuç ilişkisi içinde açıklamaya çalışır. 
  4. İlişkisel Yöntem: İki farklı değişkenin arasındaki ilişkiyi gösterir.
Gelişim sürecine ilişkin bilgileri elde etmek için 3 farklı araştırma deseni kullanılır: 
  • Enlemsel Desen: Aynı zaman döneminde farklı yaşlarda bireylerden veri toplanır. Araştırmacı veriler arasında kıyaslama yaparak gelişim süreci hakkında çıkarımlar yapar.
  • Boylamsal Desen: Aynı insanlardan farklı zaman dönemlerinde veriler alınarak gelişimin saptanmaya çalışılmasına dayalı desendir. Araştırmacı, aynı bireyden ya da bireylerden 2 yaşında aldığı veriyi saklı tutar. 4-6 yaşına geldiklerinde tekrar veri toplanır. Sonuçta araştırmacı aynı kişilerden elde ettiği verileri analiz ederek süreç hakkındaki görüşlerini ortaya koyar. 
  • Sırasal Desen: Enlemsel ve boylamsal desenin birlikte kullanıldığı desendir. Enlemsel desen aynı zaman dilimi içinde gerçekleştiğinden para ve zaman açısından ekonomiktir. Boylamsal desende zamanla deneklerin araştırmadan ayrılmaları gibi sebeplerle denek kaybı fazladır.
Evre : Birbirini takip eden, bir aşamada gerekli yeterlilikleri kazanmadan bir diğerinin başlamadığı durumlardır. Her evrede olması gerekenler ;
  • Yetenek ya da güdülerin bir araya gelerek oluşturduğu tutarlı bir örüntüyü oluşturan yapılar olmaları.
  • Bir önceki evreye göre kazanılan nitelikler arasındaki farkı ortaya koyan niteliksel değişimler.
  • Evredeki belli başlı değişikliklerde ortaya çıkan eşzamanlı değişimi işaret eden ani oluş.
  • Bütün değişimlerde aynı hızda gelişmeyi sağlayan birliktelik kavramı. 
  • Gelişim dönemleri oluşturulup, gelişim dönemlerine ilişkin saptamalar ortaya konurken en önemli ölçütlerden biri yaştır. Yaşın yanında bir diğer önemli unsur doğum yılıdır.
Kuşak : Tarihsel açıdan doğum yılları aynı döneme denk gelen insanlar grubuna denir.
Büyüme : Fiziksel artış.
Gelişim :  Fiziksel artışın yanında çevresel etkilerin sonucunda oluşan gelişim.
Olgunlaşma : Doğuştan gelen ve genetik etkilere bağlı olarak ortaya çıkan temel unsurlardır.

Doğum Öncesi Gelişim

Döllenmeyi takip eden 2 haftalık süreçte döllenmeden itibaren bölünerek çoğalan hücrelerin kimisi kemik dokusunu, kasları ve organları kimi ise sinir sistemini oluşturacak şekilde farklılaşır. İnce uzun yapıdaki farklılaşmış hücre yapısı embriyodur.

Embriyo gelişerek 3. ayda fetüs halini alır. Anne karnında plasenta adı verilen bir organ tarafından beslenen fetüse gelen besinler ve atıklar kan damarları yoluyla çıkarılmaktadır.

Anneyle bebeğin kanı karışmaz. Annenin yedikleri, içtikleri ve soluduğu hava bebeğe aktarılır. Alkol ve kafeinde bu duvarı aşar. Bebekler doğuştan gelen reflekslere sahiptir.

Yeni Doğan Bebek Refleksleri ;
  • Arama refleksi: Yanağına dokunulduğunda başını o tarafa çevirmesidir. Memeyi bulmak içindir. 
  • Emme refleksi: Ağzına aldığı her şeyi emme refleksidir. 
  • Yutma refleksi: Ağzındakileri boğulmadan yutmasını sağlar. 
  • Yakalama refleksi: Avucunun içine yerleştirilen bir nesneye ya da parmağa sarılması. 
  • Adım atma refleksi: Bebek koltuk altlarından tutulup ayakları yere konulduğunda yürüyecek şekilde adımları sıralaması.  
Beden ve Hareket Gelişimi :
  • Yeni doğanlar ilk 4 ayda büyük gelişme gösterir. 
  • Başları vücutlarına oranla oldukça büyüktür. Beyin hızlı gelişir. 
  • 4 aylıklar elleri ve ayakları ile çevreyi keşfederler. 
  • 2 aylık süreçte yavaş yavaş başlarını kaldırırlar. 
  • 5 ay sonunda destek olmadan otururlar. 
  • 6 aylık tutunarak kalkar. 9 aylık mobilya kenarına tutunur. 12 aydan sonra yürürler. 
  • 2 yaşından itibaren beyni yetişkin beyninin %75’i kadardır. 5 yaşından sonra karmaşık işler yapabilir.
Bilişsel Gelişim 

Doğumdan başlayarak çocuk çevresini keşfetmek için nesneleri keşfetmek için nesneleri ağzına götürerek, ellerinin avuç kısımlarıyla kavrayarak tanımaya çalışır. Daha sonraki yıllarda çocuk çevresini yavaş yavaş algılamaya başlar.Piaget’nin bilişsel gelişim kuramının evreleri 4’e ayrılır;

Duygular

FELSEFE Ders Notları
Duygular - Birey ve Davranış

Duygu ve Heyecan Kavramı 
Davranışlarımızın temelinde duygular ve heyecan bulunmaktadır.

Duygu : bireyin birşey hakkındaki hissettikleridir. Harekete geçmeyi sağlayan dürtülerdir. Duygu sözcüğü kök itibariyle Latince hareket etmek anlamında “motore” kelimesinden türemiştir. Başka bir ifade ile duygu sözcüğü “Emotion” yani hareket halindeki enerjiden gelir.

Heyecan :  Bir anda oluşan, kısa süreli ve daha yoğun bir şekilde hissedilen, içerisinde fizyolojik unsurları etkin bir biçimde barındıran durumdur.

Duygu yaşantısı vücutta farklı 3 düzeyde gerçekleşir.
  1. Öznel Yaşantı Deneyimi : Birey duyguları edindiği algılayış çerçevesi dahilinde yaşar. Her bireyin yaşadığı öznel bir duygu yaşantısıdır.
  2. Duygusal Davranış Düzeyi : Bireyin yaşadığı duyguyla ilgili ortaya koyduğu davranıştır.
  3. Fizyolojik Olaylar : Yaşanılan duygu durumuna göre değişiklik gösteren, kalp atışında, soluk alıp vermesinde vb. durumlardır.
Vücutta meydana gelen değişimlerin çoğu otonom sinir sistemine bağlı olarak sempatik bölümün harekete geçmesiyle ilgilidir.

Korku ya da öfke gibi duygu durumlarında sempatik bölümle ilişkili olarak;
  • Kalp atışı ve solunumu artar.
  • Göz bebekleri büyür.
  • Salya salgılanması katlanır.
  • Kan beyne doğru harekete geçmede kullanılmak üzere iskelet kaslarına yönelir.
  • Kanın pıhtılaşma hızı artar.
  • Kan şekeri enerji sağlama adına kanda daha yoğun hale gelir.
  • Deriden kanın çekilmesiyle tüyler dikleşir.
Yoğun duygu durumu geçtiğinde ise parasempatik bölüm dengeleyici sistemlerle vücudu normale döndürmektedir.

Duygu ve Davranış İlişkisi

Duygular bir davranışı başlatan, sürdüren ve yönlendiren süreçlerdir. Güdülerin genel olarak hangi davranışlarla sonlanacağını kestirmek daha mümkündür. Ancak yaşanan duygu ve heyecanlar sonucunda herkeste ortak davranışın oluşacağı gibi bir çıkarımda bulunulamaz.

Sonuç olarak duygular davranışı harekete geçirir fakat bu süreçte insandan insana farklılaşan davranış şekillerini görmek mümkündür. Bireylerin yaşadıkları duygular kendi davranışlarını harekete geçirebildiği gibi aynı zamanda diğer insanların da davranışlarını harekete geçirebilmektedir.

Bireylerin yaşadıkları duygular bulundukları ortamın duygusal atmosferini de değiştirebilmektedir. Bu durum bir nevi duyguların bulaşması olarak adlandırılabilir. Bireyin duyguları bireyi harekete geçirdiği gibi belli bir işi gerçekleştirme aşamasında bireyin performansını da etkiler.

Yerkes ve Dodson Yasası

Herhangi bir işten önce bireydeki kaygı düzeyinin yüksek olmasından dolayı yapabileceği işi yapamama durumudur.
Duyguların ifadesi beyindeki limbik sistem ve otonom sinir sistemi tarafından koordine edilir. Sağ beyin duyguların yönetiminde daha etkilidir.

Duyguların Sınıflandırılması 

Bazı araştırmacılar duyguları olumlu ve olumsuz şeklinde sınıflandırırken, bazı araştırmacılar da duyguları hoşa giden ve hoşa gitmeyen duygular olarak ayırır. Duyguları sınıflandırma ile ilgili önemli çabalardan biri Robert Plutchik tarafından ortaya konmuştur.

Plutchik çevreye uyum sağlayan duygular:
  • Korku
  • Sevinç/neşe
  • Kızgınlık
  • Üzüntü
  • Tiksinti
  • Umut
  • Kabul etme
  • Hayret
Duygu çemberinde farklı duygular birleşerek daha farklı ve geniş çapta duygular elde edilir.

Neşe+beklenti  = iyimserlik
Kabul etme+korku  = teslim olma
Sürpriz+üzüntü = hayal kırıklığı
Öfke+iğrenme = hor görme
Neşe+ kabul etme = aşk, sevgi
Beklenti+öfke = hırçınlık
Korku+sürpriz = dehşet
İğrenme+üzüntü = pişmanlık gibi.


Duygu Kuramları 

W. James - Cari Lange Kuramı : Beden çevrede gerçekleşen belirli özelliklere göre tepkide bulunur. Gözlerin büyümesi, tüylerin diken diken olması beraberinde duyguları oluşturmaktadır.

Örneğin: Issız bir sokakta köpekle karşılaşan bir kişi köpeği gördükten sonra vücudunda fizyolojik değişiklikler meydana gelir. Bedendeki bu değişiklikler beraberinde korkuya yol açar. İnsanların korktukları için değil de kaçtıkları için korktuklarını ileri süren bir anlayıştır.

Bu kurama başlıca eleştiriler;
  • İç organlar diğer organlara kıyasla sinirsel yapı ile fazlaca desteklenmedikleri için içsel olarak yaşanan değişiklikler gerçekleşir. Bu nedenle İç organlarını heyecana ilişkin hissedilenlerin kaynağı olarak görmek çok da mümkün değildir. 
  • Duygu ile ilgili vücutta oluşabilecek fiziksel değişiklikleri yapay olarak herhangi bir ilaç yardımıyla da elde etmek mümkündür. 
  • Bireyler aynı duygu durumu için farklı tepkiler verebilirler. Korku kimilerinde ağlama, kimilerinde titreme yaratır. James-Lange kuramı bu durumu açıklamakta yetersizdir. 
  • Otonom sistem duygusal durumlar karşısında birbirinden çok farklı tepkiler üretmeyebilir. 
  • Şayet fizyolojik süreçler korku ve diğer duyguların yaşanmasına neden oluyorsa, omurilik felci olan kişilerin daha az ve seyrek duygu durumları yaşamaları gerekir. Ancak fizyolojik tepkilerden yoksun olmalarına rağmen omurilikleri boyun bölgesinden zarar ören kişiler duygulan aynı yoğunlukta yaşayabilirler.
Cannon Bard Kuramı : Walter Cannon ve Philip Bard’a göre duygular ve bedensel davranışlar aynı anda ortaya çıkmaktadır. Durumu başlatacak bir olay algılandığında ve bir şekilde beyin tarafından süreç başlatıldığında, beyin otonomi sistemi ile kasları ve duygu ile ilgili geçmiş deneyimleri barındıran bilişsel aktiviteleri harekete geçirir. Cannon Bard kuramı James-Lange kuramının eksikliklerini geliştirme ve düzeltme anlamında önemlidir.

Cannon Bard kuramına en büyük eleştiri, vücudun tepkileri ile duyguların aynı zamanda uyanma geçtiklerine ilişkin kısmınadır.

Örneğin : Acı, ağrı veya tehlike algısı ile ilgili uyarım biz korku ve kaygıyı daha yaşamadan o ana ilişkin fizyolojik uyarım durumunu arttırabilir.

Bilişsel - Stanley Schachter ve Jerome E. Singer Kuramı :
  • Durum duyu organları tarafından hissedilir.
  • Otonom sistem uyarılır.
  • Bilişsel etiketleme durumu başlar. Kişinin içinde bulunduğu ortam, geçmiş deneyim vb.
  • Karşılaşılan durum geçmiş deneyimler doğrultusunda değerlendirilmeye başlanır. Buna geri bildirim mekanizması denir.
  • Bu kurama göre uyarılan birey bu durumu çevredeki ipuçları eşlğinde yorumlar.
Plasebo Etkisi : Kişilerin gerçek bir tedavi olmaksızın, aslında hiçbir fizyolojik etkisi olmayan ve ilaç sanılarak içilen haplar yoluyla tedavi gördükleri inancıyla iyileşme göstermelerini anlatan kavramdır. Burada hiçbir fizyolojik etkisi olmamasına rağmen iyi geleceğine inanılan haplar içildikten sonra duygusal anlamda bir rahatlama sağlanmaktadır.

Sosyobiyolojik Kuram : İnsanların çevreye uyum sağlamada toplumsal davranış göstermesidir. Kızgınlık duygusu insanı korurken, mutluluk duygusu insanların yakınlaşmasını sağlamaktadır. Bu kuram duyguların fizyolojik temellerini açıklama konusunda sınırlılıklar içerir.

Duyguların İfade Edilmesi

Jest ve Mimikler : Duygu ve düşünceleri destekleyerek gözle görülür, somut hale gelmelerinde katkıda bulunan hareketlerdir. Jest ve mimikler bazen istendik bazen istenmediktir.

Esas Jest ve Mimikler: Duygu ve düşünceleri destekleyen, somut hale getiren hareketlerdir.
  • Anlatım jest ve mimikler : Tüm insanlarda ortak olarak görülen hareketlerdir. Mutluluk, öfke, üzüntü vb.
  • Toplumsal jest ve mimikler : Bireyin toplumsal rolü gereği ortaya koymak zorunda olduğu hareketlerdir.
  • Şematik jest ve mimikler : Tiyatro oyuncularının, pandomim sanatçılarının yaptıkları taklit hareketlerdir.
İkincil Jest ve Mimikler : Toplumsal nitelikte olmayan esneme, hapşırma, öksürme gibi bedensel hareketlerdir. 

İletişimde beden dili duygu ile ilgili mesajın aktarılmasında önemlidir. Omuzların ve sırtın eğik ya da dik olması bireyin içinde bulunduğu durumu ile ilgili ipuçları verir. Bireylerin diğer bireylerle aralarında bıraktıkları mesafede sözsüz iletişimin belirleyici unsurudur. Belirgin bazı davranışlar herhangi bir söz söylenmese de duyuları yansıtabilir. Kızgınken kapının çarpılması gibi.

Güdüler ve Güdülenme

FELSEFE Ders Notları
Güdüler ve Güdülenme - Birey ve Davranış
 
Güdür Kavramı : Organizmayı etkileyerek  bir amaç için harekete geçmeye sevk eden, istekleri, arzuları, ihtiyaçları, dürtüleri ve ilgileri kapsayan genel bir kavramdır.

Dürtü : Açlık, susuzluk, cinsellik gibi fizyolojik kökenli güdülere dürtü adı verilmektedir.

Gereksinim (İhtiyaç) : Vücut süreçlerini denge durumuna getirmek için, çeşitli kaynakların kullanıldığı organizmanın fizyolojik ihtiyaçlarına denir.

Güdülenme Kuramları 

İnsanların davranışlarını yönlendiren güdülenme ile ilgili bir çok yaklaşım bulunmaktadır. 
Bu yaklaşımlar ;

Dürtü Kuramı : Temel gereksinimlerden mahrum kalmak organizmada gerilim hali oluşturur. Organizma bu gerginliği azaltmak için harekete geçer. Gereksinme gerçekleştikten sonra gerginlik azalır, organizmanın dürtü hali sonlanır. 

Örneğin : Aç olan bir insanda yeme gereksinimi sürekli artmaktadır. Bu noktada açlık dürtüsü gereksinimle bir­likte aynı oranda artmayabilir. Bireyde yeme gereksinimi artsa da atlanı­lan ya da günlük koşuşturma içersinde unutulan öğünlerde birey belki açlığını unutabilecektir. Fakat bu durum bireyin açlık gereksiniminin azaldığı ya da artık gereksiniminin kalmadığı anlamına gelmemektedir.

Özendirici Uyarıcı Kuramı : Uyarılma düzeyi düştüğünde organizmanın daha çok uyarıcı aramasına denir.

Özendirici Uyarıcı: Biyolojik olmayan, birey gereksinim duymasa da bireye cazip gelen ve onu davranışa iten unsurlar özendirici uyarıcıdır.

En Uygun (Optimal) Düzeyde Uyarılma Kuramı : Uyarılma düzeyi düştüğünde, organizmanın daha çok uyarıcı aramasına denir.

Örneğin : Yüksek sesle müzik dinleme isteği, yamaç paraşütü atlama vb.

İçgüdü Kuramı : Belirli bir türün tamamını yansıtan karakteristik davranışlara denir. Davranışlar sonradan öğrenilir. ancak bireysel davranışlar sergilenir.

Örneğin : Örümceklerin ağ örmesi. İnsan davranışlarının sadece doğuştan olmayıp sonradan kazanılanları da içermesi ve insanların ortak davranışlarının  kendilerine özgü davranışlara göre çok az gözlemlenmesi içgüdü ve insan arasındaki ilişkinin gücünü zayıflatır.

Bilinç dışı Güdüler : Freud'a göre, birey rahatsız olduğu düşünceleri ve güdüleri bilinçdışına iter. Bunlar yok olmazlar ve varlıklarını sürdürürler. Bireyi yönlendirirler.

Homeostasis (Biyolojik Denge) Kuramı : Organizmanın bünyesine katılan maddelerin hangi yoğunluk ve ne şekilde alınacağı ve alınan maddeler arasında nasıl bir denge kurulacağına ilişkin sabit içsel durumu işaret eden biyolojik denge durumudur. Homeo (benzer) statis (sabit) kelimelerinden oluşur.

Güdülerin Sınıflandırılması

Birincil Güdüler : Belli biyolojik gereksinme durumu ile ortaya çıkıp davranışı yönlendiren güdülere denir. Tüm canlılarda görünür. Bu güdüler ;
  • Açlık ve Susuzluk : Organizmada açlık ile ilgili tepkileri yönlendiren merkez hipotalamus'tur. Açlık, tokluk, yeme ve tokluk durumunu kontrol eder. İnsülin açlık hissine yol açar, glikoz açlık hissini ortadan kaldırır.
  • Cinsellik : Cinsel davranışların altında yatan biyolojik unsur testosteron  hormonudur. Hormonlar merkezi sinir sistemi tarafından kontrol edilmektedir. Cinsel heyecanın uyarılmasında beynin iç kısmında yer alan limbik sistemin etkisi olduğu düşünülür.
Uyarıcı Kaynaklı Güdüler : Öğrenilmemiş güdüler arasında yer alan uyarıcı kaynaklı güdüler, dış uyarıcılara daha fazla bağlı olup, çevreden bilgi edinmeye yöneliktir. 
  • Araştırma ve Merak : Merak kavramı insanların kendilerini geliştirip, sürekli araştırmalara neden olur. İlerleme ve gelişmenin temelidir.
  • Kurcalama : Birey kurcaladığı maddelerle sakinleşir. 
Sosyal Güdüler : Öğrenme yoluyla kazanılırlar. Bir arada bulunma, güç, başarı vb. güdülerdir. Toplum yaşatısının etkisiyle şekillenirler fakat biyolojik geresinimlerdende etkilenirler.

Birincil güdülerin giderilmemesi biyolojik sorun yaratır, sosyal güdülerin giderilmemesi psikolojik sorun yaratır. Sosyal güdüler kültürden kültüre farklılık gösterir.
  • Başarı Gereksinimi : Yapılan işi en iyi şekilde yerine getirme ve sonuçları ile ilgili haz alma davranışı ile ilgilidir.
  • İlişki Kurma ve Bağlanma Gereksinimi : Bireyin toplum içerisinde diğerleri ile birlikte olma, onların onayını alma, topluma uyma gereksinimini gösterir.

  • Kontrol Altında Tutma Gereksinimi : Bazı bireyler çevrelerindeki olay ve kişiler üzerinde denetim kurma, kontrol etme gereksinimi duyar. Bazı toplumlarda ise kadercilik yani sonuçları bekleyip görme gereksinimi daha fazlayken bazılarında durumu denetim altına alma baskındır.
Ödülün Kaynağına göre Güdülenme : Bireyin güdülenmesinde içsel ve dışsal kaynaklı ödüller farklı şekilde bireylerin davranışlarını yönlendirir.
  • İçsel Kaynaklı Ödül : Yapılan işin kendisi, içeriği ödül niteliğinde ise içsel kaynaklı olarak nitelenir.
  • Dışsal Kaynaklı Ödül : Davranışın gerçekleşmesi için dışarıdan ödül sunuluyor ise sışsal kaynaklı olarak nitelenir.
Gereksinimler (İhtiyaçlar) Hiyerarşisi


Abraham Maslow, insan davranışlarını şekillendiren gereksinimleri bir piramit şeklinde en temel gereksinimlerden yukarı doğru en karmaşık olanına uzanan bir şekilde sınıflandırmıştır.

Piramidin en alt basamağında açlık, susuzluk gibi temel fizyolojik gereksinimler yer alırken, Maslow piramidin en üst noktasına insanların tümüyle potansiyellerini ortaya koymaya dönük kendini gerçekleştirme gereksinimini koymuştur.

Maslow'un İhtiyaçlar hiyerarşisine piramidin altından sırayla bakacak olursak;
  • Açlık, susuzluk, nefe alma, cinsellik, uyku gibi temel fizyolojik gereksinimler
  • Ailenin, işin sahip olunan kaynakların güvenliğinin gereksinimi 
  • Aile, sosyal grup, yakın arkadaşlık gibi ait olma ve sevgiye ilişkin sosyal gereksinimler
  • Değer, başarı ve saygının takdir edilmesi gereksinimi
  • Ahlakın üstünlüğü, yaratıcılık, problem çözme gibi unsurları kapsayan kendini gerçekleştirme gereksinimi
Maslow'a göre birey için o an baskın olan gereksinimler hangi kategoriye ait gereksinimler ise, diğer deyişle günlük etkinlikleri ağırlıklı olarak hangi gereksinimleri doyurmaya yöneliyorsa, kişilik gelişmişlik düzeyi de onun istencinden ya da seçiminden bağımsız olarak bu gereksinim kategorisine karşılık gelen düzeyde bulunacaktır.

Belirli bir kategorideki gereksinimler tam olarak karşılanmadan kişi bir üst düzeydeki kategorinin gereksinimlerini algılamaz, böyle gereksinimleri yoktur. Örnek olarak günlük olarak karnını doyurabilen fakat güvenlik içinde bulunmayan, kendini sürekli olarak olası bir tehdit altında algılayan bir insanın, dünya görüşünü geliştirmek için kitap okumak gibi bir gereksinimi yoktur.
 
Maslow'a göre piramidin alt tarafındaki gereksinimleri gidermeden üst taraftaki gereksinimleri gidermek mümkün değildir.

Avrupa'da Rönesans Değişen Avrupa

FELSEFE Ders Notları
Avrupa'da Rönesans Değişen Avrupa
  • Hindistan 1487'de Portekizli Vasco da Goma  tarafından keşfedilmiştir. 
  • 1492'de Cenovalı Kristof Kolomb Amerika'yı keşfetmiştir.
  • İlk matbaa, ağaç oyma tekniği kullanılarak M.S 593'de ÇİN'de kurulmuştur. 1450'de Gutenberg, kurşun alaşımından yapılan dökme harfleri hazırlayarak bir basım yöntemi icat etmiştir.
  • Osmanlı'da ilk matbaa İstanbul'da gayrimüslim vatandaşlar tarafından kurulmuştur.
  • İtalya'da yeniden doğuşun yaşandığı ilk kent Floransa'dır. Floransa, 15.YY'da ortaçağda sanatı destekleyen ve çoğu kiliseye hizmet veren belli alanda uzmanlaşmış kişilerden oluşan zanaatkarların korunduğu lonca sistemini ticari loncalar olarak sürdüren kenttir.
Hümanizm : Napoli ve Floransa'da ortaya çıkan, bireyin eğitimini ön planda tutan gramer, tarih, felsefe konularında eğitim ve öğretimle bilinçli birey ve vatandaş yetiştirmenin hedeflendiği bir düşüncedir.

Dante'nin İlahi Komedya eseri dünya edebiyatının başyapıtlarındandır. Bireyin evrendeki konumu üzerine Dante'nin bakış açısıdır.

Giovanni Boccaccio, Decameron adlı eserinde kara veba ile yıpranan Floransa'da asil ve zengin ailelerinin hayatlarını kaleme almıştır.

Lorenzo Valla Zevk üzerine adlı eserinde, Epikür felsefesinden yola çıkarak bireyin kendisini mutlu eden şeyleri öz iradesiyle yapabileceğini öne sürmüştür. Teolojik eserlerin orjinallerinin okunması gerektiğini savunur.

Pica Della Mirandola, İnsanın Onuru üzerine adlı eserinde din, felsefe üzere görüşlerini özetler.

Platon Teolojisi, Ruhun Ölümsüzlüğü ve Yaşam Üzerine Üç Kitap adlı eserlerin sahibi Marsilio Ficino'dur. Yaşam üzerinde üç kitap eserinde bireyin sağlığının önemi, yaşamın insan bedeninde varlığı ve ruhun bedenle ilişkisini incelerken neoplatonist düşüncelerini yansıtmıştır.

Protestan reformunu tetikleyen önemli etkenlerden biride klasik çağ eserlerinin her dilde yazılı kopyasının basılmasıdır.

Machiavelli, Prens adlı eserinde siyasi ve politik gücün temellerini irdelemiştir.

Giorgio Vasari, Sanatçıların Hayatı adlı eserinde, sanatçıların yaşadıklarını kaleme almıştır.

Masaccio, eserlerinde gerçekçiliği perspektif ve chiaroscuro tekniğini kullanarak yansıtmıştır. Kutsal Üçlü adlı eserinde çağın  derin perspektif anlayışını mimari kompozisyon içinde vermiştir.

Botticelli, Venüs'ün Doğuşu adlı eserinde, Venüs'ün denizden köpükler içinden çıkışını betimlemiş, idealize edilmiş bir güzelliği sembolize etmiştir.

Chiaroscuro, insan bedeninde hacimsel olarak üç boyutluluk yaratmak için ışığın kontrast renk ve tonlarla verilmesidir. Bu tekniği Masaccio kullanmıştır.

Donatello, Davut Heykeli'nde çağın yeniliği olan realizm, natüralizm ve hareketlilik gözlenir.

Leonardo, bir baş yapıt sayılan Son Akşam Yemeği adlı eserinde İsa'yı ana figür olarak betimlemiştir. Havarileri İsa'ya doğru dönmüş veya ona bakan şekilde ifadelerini resmederek o anda yaşanan duyguyu yakalamaya çalışmıştır.

Mona Lisa, Leonardo da Vinci'nin eserlerinden birisidir. Dönemin sanatta yaygın düşüncesi "gerçeğe öykünme, onu yansıtma" anlayışıdır.

Georgius Agricola yazdığı kitapla mineralojinin babası olarak anılır.

Greenwich Rasathanesi 1675 yılında kurulmuştur.

Pieta, Michelangelo Buonarroti'nin ünlü eserlerinden biridir. Sanatçı, eserlerin derin duygu ve güzellik temalarını işlemiştir.

Kopernik, gezegenlerin güneşin etrafında döndüğü teorisi ile dönemin bilimsel devrimini yapmıştır.

Deliliğe Övgü adlı eser Erasmus'a aittir. Desiderius Erasmus'un Deliliğe Övgü adlı eseri hiciv ve ironi tarzında bir eser olup bireyin eleştirel düşünce biçimini irdeler. Kendi sözleriyle bakış açısı " Bütün insan ömrü, deliliğin yarattığı bir hayalden ibarettir." şeklinde özetlenebilir.

Montaigne Fransız rönesansına Denemeleriyle katkıda bulunmuştur. Dünyayı algılama ve değerlendirme biçiminin insanın kendisiyle kısıtlı ve değişken olduğunu vurgular. Aklın gerçeğe erişse bile kesin bilgiye sahip olamayacağını ifade eder. Septik yani şüpheci düşünceyi benimsemiştir.

Bacon, bilimsel metodolojini temellerini atmıştır. Bireyin doğa gözlemcisi olması gerektiğini vurgulamış, sorgulamaların deneylerle kavranması gerektiği ilkesini savunmuştur.

Macbeth, Othello, Romeo Juliet, Hamlet ve Kral Lear Shakespeare'nin önemli eserleri arasında yer alır. Romantizm akımıyla Shakespeare'in eserlerine yoğun bir dönüş yaşanmıştır.

Thomas More'ın Ütopya adlı eseri, hayali bir adada yaşayan bireylerin yaşamlarını konu alır. Fakat gerçekte İngiltere halkına ve yönetimine yöneltilen bir eleştiridir.

Jan Van Eyek, kuzey resim sanatında gerçekciliğin uygulayıcısıdır. Amolfini'nin Evlenmesi eserinde gerçekliği detaylarla vererek yağlı boya tekniğini geliştirdiği gözlemlenmiştir.

Albrecht Dürer, ahşap gravür tekniğinin uygulayıcısıdır. Dürer'in Apocalypse serisi, iyi ve kötünün kavramsal karşıtlığını zaman içinde vermeye çalışan ahşap gravür bir seridir.

Pieter Bruegel, Ölümün Zaferi adlı eserinde zengin, fakir herkesin umutsuzluğu yaşadığını resmetmiştir.

Jacopo Peri ve Corsi'nin söz ve müziğin armonik ve dramatik birlikteliğinin örneği olarak sahnelenen eseri, Dafne'dir.

İlk kez Adam Smith tarafından adlandırılan merkantalizm kavramı, 16.YY'da başlayan bir dönemin başlangıcını oluşturur.

Martin Luther, Protestan reform hareketini başlatan kişidir.

John Calvin, Hıristiyanların Kuramları adlı eserinde Tanrı'nın mutlak hakimiyetinin kabul edilmesini önermiştir. Kalvinizmin temellerini atmıştır.

Jean Bodin, monarşik yönetim biçiminde kralın Tanrı'nın yeryüzündeki temsilcisi olarak yönetme ayrıcalığına sahip olduğunu ileri sürmüştür. Kral ise Tanrı'nın gözetiminde ve ona karşı sorumluluğuyla aristokrasi, ruhban sınıfı ve halkın istemlerine bağlı olarak değil, sadece Tanrı'nın buyurduğu şekilde yönetme ayrıcalığına sahiptir.

Anadolu Ortaçağı ve Selçuklu Aydınlığı

FELSEFE Ders Notları
Anadolu Ortaçağı ve Selçuklu Aydınlığı

Bizans imparatorluğu için, Doğu Roma İmparatorluğu adı da kullanılmıştır. Bu imparatorluk 395'te kurulmuştur. Batı Roma İmparatorluğu ise 476'da yıkılmıştır.

Tarih geleneği Anadolu'daki türk varlığını Selçuklular ile başlatır. Bu başlangıç 1071 Malazgirt ile simgelenir. Tarih geleneği, Anadolu da kurulan Selçuklu devletine Selaçika-i Rum adını vermiştir.
  • 1.Haçlı Seferi 1096 yılında gerçekleşmiştir. 
  • 1.Haçlı seferinde 1.Kılıçarslan mücadele etmiştir. 
  • 1243'deki Kösedağ savaşından sonra Selçuklular gerileme dönemin girmişlerdir.
Haçlı Seferlerinin Temel amacı müslümanların batıya ilerlemesini önlemek ve ticaret yollarını ele geçirmektir. Haçlı seferlerinin Avrupa'ya getirisi olarak ilk kez İslam medeniyetini yakından tanımalarını olmuştur. Dokuma, cam sanatı ve deri işlemeyi öğrenmişlerdir. El- Harezmi'nin cebir ve algoritmasını batıya götürmüşlerdir. İlk kez sıfır rakamını bu şekilde öğrenmişlerdir.

Siyasetname isimli eser, Selçuklu veziri Nizamülmülk'e aittir.

Bu eserde hükümdarların sahip olmaları gereken nitelikler, saltanatın  koşulları ve kuralları açıklanmıştır.

Selçuklularda kentlerde tüccar, esnaf ve işkollarına göre loncalar biçiminde örgütlenmeler söz konusuydu. Eğitim ve kamu hizmetini üstlenmiş kurumlar arasında ; Darulhadis, Darulkura, Darüsşifa, Bimarhane yer alır. 
  • Hadis öğretilen kurumlara Darulhadis
  • Ruh ve Sinir Hastalıklarının tedavi edildiği yere Bimarhane
  • Kur'an okuman yöntemlerinin öğretildiği yere Darulkura
  • Sağlık ve Tedavi hizmetleri verilen yere Darüsşifa 
Selçuklularda camilerin yapı tipini diğer İslam ülkelerinden ayıran en önemli özellik mihrap önünde fazla büyük olmayan kubbe bulunmasıdır.

Medreselerinde sağlık ve tedavi hizmetlerinin verildiği yerler de bulunurdu. 

Kapalı avlu Tipi Medreselere, Karatay medresesi (Konya) ve İnce minareli Medrese örnek verilebilir.

Açık  avlulu Medreselere ise Çifte Minareli medrese (Sivas) ve Yakutiye medresesi (Erzurum) örnektir.

Kervansaray : Yollar üzerinde kervanların dinlenmesi ve gecelemesi için inşa edilmiş büyük hanlardır. Yolcuları ve ticaret mallarını korumak için müstahkem yapılmış binalardır.Asya'daki kervansaraylar genellikle İpek Yolu üzerindedir.

Ribat : Kervansaray'ın köken olarak dayandığı yapıdır. Ribatlar İslam'ın ilk dönemlerinde daha çok korunma ve savunma ve ileri askeri hareketlerde kullanılmak amacıyla inşa edilmişlerdir.

Sultan Hanı : Kervansaraylarınbüyük ölçülü olanlarına verilen addır.

Künbet : Üstü koni veya piramit örtüyle kapatılan türbeler için kullanılan addır. Planları kare, daire ve çokgen olabilmektedir.

Bizans Sanatı Eski Roma ve Eski Yunan kökenlidir.

Yerebatan Sarayı  : Su ihtiyacını çözmek amacıyla yapılmıştır. Bizans döneminin mimari örneğidir.

Ayasofya Kilisesi : 532 - 537 yılları arasında İmparator 1.Jüstinyen tarafından yaptırılmıştır.

Anadolu Türk süslemelerinde ifade edilen terimler arasında: motif, figür, bezek ve resim sayılabilir.

Selçuklu sanatının dayandığı kaynaklar : Asya, Yerel Anadolu ve İslam çevresidir.

Gazali : Bir fıkıh ve kelam bilgini olan İranlı Gazali (1058 - 1111) şeriat ve tasavvufu uzlaştırarak  şer-i hükümleri mantığa dayandırmaya çalışmış ve felsefeye özellikle Yunan filozoflara karşı tutum takınmış ve İbn'i Rüşt tarafından eleştirilmiştir.

Ömer Hayyam : Matematikçi, düşünür ve şairdir. Cebirsel denklemler ve geometri konusunda buluşlarıyla ünlenmiştir. Ayrıca iki bölümlü dizelerden oluşan geleneksel İran şiir türü Rubai ustasıdır. Şiirlerinde dünyaya şüpheci bakışı, özgürlüğü ve mutluluğu dile getirmesiyle Batı'da ün salmıştır.

Mevlana  : 1207 - 1273 yılları arasında yaşayan Mevlana Celaleddin Rumi hayatını "Hamdım, piştim, yandım" sözleriyle özetlemiştir.  6 Ciltlik Mesnevisinde tasavvufi fikir ve düşüncelerini bir araya getirmiş ve bunları öyküler halinde anlatmıştır. Diğer bir önemli eseri Divan-ı Kebir'dir. Mesnevi Farsça yazılmıştır ve 25618 beyitten oluşmaktadır. Ölüm gününü düğün günü anlamına gelen Şeb-i Arus olarak ifade etmiştir. Sağdan sola kalbin etrafında dönerek bütün insaları, bütün yaratılmışları, bütün kalbiyle sevgi ve aşkla kucaklama gösterisi, sema töreni olarak ifade edilir.

Hüsn-ü Hat : Güzel yazı anlamına gelmektedir.

Hacı Bektaş-ı Veli : Makalat eserinde şeriat, tarikat, hakikat ve marifet adlarını verdiği dört kapı ve bu kapılara bağlı kırk makamdan söz eder. 

Yunus Emre : "Sevelim, sevilelim" sözü Yunus Emre'ye aittir. Bu söz Türk kültüründe atasözü niteliği kazanmıştır. Aruz ve Hece ölçüsüyle yazdığı şiirleri Divan adlı eserinde ve Risalet-ün Nushiyye (Nasihatler Kitabı) adlı mesnevi türü eserinde toplamıştır. Yunus Emre insan sevgisi ve kardeşlik temalarını işlemiştir. Moğol istilaları ve kıtlık döneminde yaşamış olması şiirlerinde insanı fakir, zengin, müslüman, hıristiyan ayrımı yapmadan yansıtmasında etkili olmuştur. Bir duyuş ve düşünüş şairidir.

Avrupa'da Ortaçağ Kültürü

FELSEFE Ders Notları
Avrupa'da Ortaçağ Kültürü

Avrupa tarihinde 5. ve 15. Yüzyıllar arasını kapsayan uzun dönem ortaçağ olarak adlandırılır. Avrupa'da ortaçağ Roma imparatorluğunun çöküşü ile İstanbul'un Osmanlılarca fethi arasında yaşanan 1000 yıllık bir zamandır.

Matbaanın keşfi, Amerika'nın keşfi, İspanya'da Müslümanların hakimiyetinin sona ermesi yeniçağın başlamasına zemin hazırlayan tarihsel olaylardır. Yine ortaçağ'ın başlamasına zemin hazırlayan istilalar ve göçler dizisi kavimler göçü olarak adlandırılmaktadır.

Kavimler Göçü nedeniyle yaşanan gelişmeler : 
  • Germen kökenli  kavimlerin Avrupa içlerine doğru hareketi
  • Göçebe kavimlerin Avrupa'ya yerleşerek entegre olmaları
  • Avrupa'da sosyal, ekonomik ve kültürel bir durgunluk sürecine girilmesi 
  • Sadece birbirleriyle değil kendi içlerinde sürekli mücadele halinde olan küçük devletler
Ortaçağ'da yaşanan gelişmeler : 
  • Madenlerin işletilmesi
  • Araba ve tekerlek yapımında gelişmeler
  • İlk dokuma makinası örneklerinin ortaya çıkışı
  • Ticaret gemilerinin gelişimi
  • Demir atölyelerinin çoğalması ve yaygınlaşması
  • At, tımar ve bakımının gelişmesi
  • Saban demiri yapımında gelişme
  • Silah, tüfek yapımında gelişim
  • İlk namlulu tüfekler ve ilk mekanik saatlerin bulunması
Ortaçağ'ın sonlarına doğru yerel diller yaygınlaşmış, teoloji ve bilim alanında bir üst dil olarak Latince kullanılmaya devam etmiştir.

Dönemin ilk kapsamlı tarih eseri : Gotların Tarihi - Yazar : Cassiodorus'dur.

Ortaçağ döneminin düşünce yapısı teolojik düşünceye ve tek mutlak gerçeklik tanrı kavramına dayanmaktadır.

Erken ortaçağ kültürünü belirleyen ve çok parçacılığı düzenleyerek homojen hale getiren en önemli faktör, Hristiyanlığın yayılmasıdır.

Hayvan Üslubu : Göçler çağı toplumlarının sanatlarını belirleyen ana eksen, hayvan üslubu olarak adlandırılmaktadır. Hayvan üslubu erken ortaçağ sanatının temel bileşeni olmuştur.

Anglo Sakson dünyasının ilk tarih yazarı : Bede, hristiyanlığı kabul eden ilk kraldır fakat o dönemde henüz pagan geleneklerinden tam olarak kopulmamıştır.

Hristiyanlığı yaymak isteyen manastırların başlıca üretimi el yazması İnciller ve diğer dinsel metinlerdir. Bu metinler hristiyanlaşan kavimlerin üretmiş olduğu il sanat formlarıdır.

Gemiler Viking kültüründe güç simgesi olarak kabul edilmiştir. Vikingler gemi yapımında ileri teknikler kullanmışlardır. 793 yılında Lindisfarne adasından başlayarak 11.YY'a kadar tüm kıtayı kasıp kavuran Viking akınları ile birlikte manastırlar yok olmuştur. Bu akınlar sonucunda Avrupa da yüzyıllarca sürecek Viking korkusu ve düşmanlığı ortaya çıkmıştır.

Kral Şarlman'ın en önemli politikası Avrupa'nın biçimlenmesidir.

Entellektüelleri sarayı çevresinde toplayarak büyük bir kültürel akım gerçekleştiren Şarlman'ın dönemi, karolenj rönesansı olarak adlandırılır.

Şarlman 'ın kültürel birlik idealini gerçekleştirmek için dil  ve eğitim sistemini yeniden düzenlemeye ilişkin yaptığı çalışmaların en önemli safhası, saray ve manastırlara bağlı yeni okulların açılmasıdır.

Latin kültürü ve Latince litaratürünün temsilcisi olan Alcuin'in etkisiyle Latince, edebiyat dili olarak Karolenj döneminde yeniden yükselişe geçer.

Karolenj Rönesansı : Bütünleşik bir Avrupa fikri için prototip teşkil eder.

Otto dönemindeki kültürel ve sanatsal atılımın izlenebildiği başlıca alanlar, ortaçağ sanatının başlıca belirme biçimleri olan mimari ve yazma kitaplardır.

Dönemin scriptorium'ları arasında en tanınmışı olan Reichenau manastırı, Otto resim sanatının başlıca örneklerini vermiştir.

Batı dünyasında anıtsal ölçüdeki ilk bağımsız heykellerinden olan Gero Haçı, İsa'nın çarmıha gerilişi konusuna insancıl bir yaklaşım getirmiştir.

Bir hac mekanı olarak rağbet görmeye başlayan ilk yer Kudüs'tür. Roma Kudüs'e alternatif olarak beliren ikinci önemli hac mekanıdır. 10.YY'dan itibaren ün kazanmaya başlayan İspanya'daki Santiago de Campostela ise aslında bir antikçağ mezarlığıdır.

5.Yüzyılda yerleşik yaşama geçen 6.Yüzyılda Hristiyanlığı kabul eden Cermen kökenli bir kavim olan Franklar, 8.Yüzyıldan itibaren güçlenerek, büyük bir Hristiyan İmparatorluğu kurarlar.

Engizisyon baskısı klisenin tehdit olarak gördüğü pek çok tarikatı ortadan kaldırır. Fakat 15. Yüzyıldan itibaren Engizisyonun yeni hedefi "büyücülük" olacak ve işkenceler, "büyücülerle savaş" adı altında devam edecektir. Esas itibariyle engizisyon farklı dinlerden olan halkı Hristiyanlığa döndürme kaygısını güdmüştür.

13.Yüzyılda yaşanan yükselişe zemin hazırlayan en önemli etken şehirleşme ve şehir kültürünün oluşmasıdır.

Romanesk ve Gotik Stiller

11.Yüzyıl başlarında 12.Yüzyılda gotik stilin belirlenmesine kadar tüm batı Avrupa da hakim olan stil romanest stilidir.

Romanesk Stil, tüm Avrupa'yı etkisine alan ilk büyük sanat akımıdır.

Romanesk Stilin belirgenleştiği dönemde artan inşaat faaliyetleri ve ilerleyen teknolojiyle kliselerin boyutları büyümüştür. Kliselerin anıtsal boyutları Hırıstiyanlık kurumunun gücünü ve zenginliğini simgeler.

12.Yüzyılın ortalarından itibaren başlayan gotik stilin özelliklerinin belirdiği ilk yapı Paris yakınlarında Rahip Suger tarafından yaptırılan St. Denis kilisesidir.

Anıtsal nitelikte katedral ve kilise inşaası gotik sanatın önemli özelliğidir.

15.Yüzyıla doğru zengin tüccar sınıfının oluşmasıyla değişen toplumsal yapı ve hümanizma düşüncesinin doğuşu ortaçağ kültürünün sonunu getiren kırılma noktası olmuştur.

Kristof Kolomb Amerika'yı 1492 yılında keşfetmiştir.

Platon ve Aristoteles gibi Yunan filozoflarının düşünceleri batıya ilk kez İslam filozoflarının çevirileri ve yorumları Endülüs devleti aracılığıyla ulaşmıştır.

Aziz Augustinos : İnancı temel almış ve aklın görevinin inanç yoluyla bilinen şeyleri açıklamak olduğunu ileri sürmüştür. Hristiyan kilisesini "Tanrı-Devletin yeryüzündeki temsilcisi" olarak tanımlayarak bağnaz düşüncenin öncülüğünü yapmış olan din düşünürüdür.

Aziz Anselmus : Felsefe ve İlahiyatın birlikteliğine öncülük eden, dinsel inancı akılla açıklamaya girişen düşünürdür.

Aquinalı Thomas : Bilgi, metafizik, siyaset, ruhun ölümsüzlüğü konularındaki yorumlarıyla skolastik düşüncenin önemli bir ismidir. Ortaçağ Hırıstiyan felsefesinin doruk noktasını temsil eder.

Dante Alighieri : İtalyan edebiyatının öncü bir başyapıtı olan İlahi Komedya'yı kendi yerel dilinde yazmıştır. Bu epik şiir Dante'nin Cennet, Cehennem, Araf ve Cennete olan yolculuğunu alegorik bir yaklaşımla anlatır. Yazarın usta bir şiir dili kullanması birçok ünlü yazar (Shakeaspeare), ressam, (Dalacroix) ve kompozitöre  (Franz Liszt) esin kaynağı olmuş ve bu sanatçılar kendi sanat türlerinde unutulmaz eserler vermişlerdir.

İlk Çağlar - İlk Kültürler

FELSEFE Ders Notları
İlk Çağlar - İlk Kültürler

Paleolitik Çağ (Eski Taş) 

  • İnsanlar avcı ve toplayıcı olarak yaşamışlardır.
  • Sığınmak için mağaraları veya kaya sığınaklarını kullanmışlardır.
  • Avlanmak ve yaşamlarını kolaylaştırmak için aletler üretmişlerdir.
  • Vahşi bir yaşam sürmüşler fakat klanlar halinde yaşamışlardır ve ateşi bulmuşlardır.
Neolitik Çağ (Yeni Taş) 

  • Doğada asalak olarak yaşamaya son vermişler ve tarıma başlamışlardır.
  • Yerleşik hayata geçip ilk köylerini kurmuşlardır.
  • Halk klanlar halinde yaşamaya devam etmiştir.
  • Çanak çömlek üretimini geliştirmişler. 
  • İnsanlar ilk kültür eserlerini taş, ahşap, kemik ve topraktan yapmışlardır.
  • Doğada buldukları nesneleri kap kacak olarak kullanmışlar.
  • Tarih öncesi dönemin en önemli keşiflerinden birisi tekerleğin bulunmuş olmasıdır.
  • Metaller işlenmeye başlanmıştır. Metal kullanımının başlamasıyla öncelikle bakır ve sırayla altın, gümüş, tunç ve en son demir kullanılmaya başlanmıştır. Metal kullanımı önemli bir kültürel adımdır.
Mezapotamya

  • Erken gelişmiş kültürler Mezopotamya da görülmeye başlamıştır. 
  • Büyük şehirler kurulmuştur. Mimarlık gelişmiş, taş ve tuğla kullanılmıştır. 
  • Kent devletleri ortaya çıkmıştır.
  • Tüccarlar ortaya çıkmış ve ticaret gelişmiştir.
  • Tunç çağlarında yazı keşfedilmiştir. 
Sümerler 
  • Tapınaklar Şehrin Merkezidir. 
  • Her şeyin sahibi Tanrı ve Onun adına şehri yöneten Rahiptir. 
  • Şehirleri geliştirmek için Su Kanallarını geliştirmişlerdir. 
  • Çivi Yazısını kullanmışlardır. Yazılı Belgeler genellikle ekonomik konuları içermektedir.
  • İlk devlet arşivleri Mezopotamya da Çivi Yazılı Tabletlerle kurulmuştur. Gılgamış destanı bu arşivlerde ele geçmiştir.

Evrensel Bir Kavram Kültür

FELSEFE Ders Notları
Evrensel Bir Kavram: Kültür; Yeni Bir Bilimsel Alan

Kültür : Latince ekip ürün almak, üretmek anlamına gelen cultura sözcüğünden gelmiştir. Arapçada kullanılan ve Türkçemizde de rastladığımız “hars” sözcüğü de “toprağın işlenmesi” anlamına gelir. Yine Türkçede kullanılan “ekin” sözcüğü de “kültür” sözcüğüyle eşanlamlıdır.

Bilim adamları tarafından "tüm toplumsal grupları düzenleyen organik kuralları, düşünsel eğilimleri ve sanatları, gelenek, görenek, inanç ve adetleri, aletleri ve tüketim maddelerini, ahlaksal kuralları, insanların gerçekleştirdiği yetenek ve alışkanlıkları içine alan bütünsel bir olgu" olarak tanımlanmaktadır.

Kültür; hukuk, sosyoloji ve siyaset bilimleriyle felsefeyle, arkeoloji, ilahiyat, antropoloji, psikoloji ve psikanalizle bağlantısı çok güçlüdür.

Bilimlerin Odağında Kültür 

Kültürel Antropoloji
  • İnceleme alanı; kültür kuramları ve buna bağlı olarak kültürel evrim ve kütürel değişimlerdir.
  • İnsanlığın ilkel dönemlerinden günümüze kadar çeşitli aşamalardan geçerek nasıl sürekli bir gelişme  ve ilerleme gösterdiğini konu edinir.
  • Bu değişim ve gelişim sürecinde bir kültürden öteki kültüre geçen öğeleri araştırır.
  • Kültür kuramlarını ve buna bağlı olarak kültürel evrim ve kültürel değişimleri inceler.
  • İnsanlığın ilkel dönemlerinden günümüze kadar çeşitli aşamalardan geçerek nasıl sürekli bir gelişme ve ilerleme gösterdiğini konu edinir. 
  • Kültür, dille ve diller arası alışveriş zenginliğiyle biçimlenir.
  • Kültür geçişlerinde tepkiler, bunalımlar olabilir. Bu aşamada felsefe önem kaznaır.
Yeryüzü  Kültürleri ve Uygarlıkları

Kültür Tarihinin yararlanabileceği yegane alanlardan biri de tarih bilimidir. Tarih bilimi yeryüzü kültürleri ve uygarlıkları hakkında çok önemli veriler sunmaktadır. 

Tarih Bilimi, Yeryüzü kültürleri ve uygarlıkları hakkında çok önemli veriler sunar. Tarih yazıyla başlar. Yazının öncesi döneme Tarih öncesi dönem denir. Tarih öncesi dönemde, Yani Paleolitik Eski Taş Çağında insanın taştan aletler yaptığı ,bu taşların işlenebilir, yontulabilir, taşlar olduğunu bilinmektedir. Dünya Uygarlığının temeli Neolitik Çağ yada Teni Taş Çağına dayanır. Evler ve yerleşmeler, tarıma geçilerek yiyeceklerin üretildiği hatta çömlekçiliğin başladığı ve yekelerin pişirildiği bu dönemde gerçekleşmiştir.

Tarih Öncesi Çağlar
  • Paleolitik Çağ ( Eski Taş Çağı)
  • Neolitik Çağ (Yeni Taş Çağı)
  • Kalkolitik Çağ (Bakır Çağı)
Kültür-Uygarlığın Oluşması için Ön Koşullar 
  • Bir Kentin varlığı
  • Belli bir iş, emek ve çabanın gerçekleştirilmesi
  • Bir üretim olayına ulaşılması
  • Bir yönetim sisteminin oluşturulması

Tarih, din kökenli rejimlerden totoliter sistemlere kadar birçok rejimde kültürün baskı altında tutulmaya çalışıldığını göstermektedir. Buda insanlar arasında eşitsizce ödüllendirmeyi, cezalandırmayı beraberinde getirmiş ve kültürün tarafsız gelişemeyebileceği tezini ortaya koymuştur.

Kültürel Etkileşim: Bütün kültürler tarih boyunca bir takım alışverişlerle, etkilenmelerle melez özellik kazanırlar. Kültürel etkileşimde göç olayı önemlidir. Etkileşim otomatik değildir, kendiliğinden olmaktadır ve bu etkileşime neden olan olaylar, aktörler bulunmak zorundadır.

Kültürlenme : Kültürel bir etkilenme sürecinde bir kültürün öteki bir kültürün etkisiyle evrim ve değişim sürecine girmesi kültürlenmedir. Kültürlenme egemen kültürkimliğine bürünüp ulusal ve yerel kültürleri istila edercesine yok ediyorsa saldırgan bir özellik kazanmış demektir.

Etnosantrizm (etnik merkezcilik), bir topluluğun yada bireyin kendi değer sistemiyle yargılamasıdır. Etnosantrizm sonucunda egemen olan korku kültürüne zenofobi (yabancı korkusu, yabancı düşmanlığı) denir. Zenofobi başka kültürlerin ötekileştirilmesine ve aşağılanmasına neden olur.

Fernand Braudel sosyal kültürel tarihlerin yazılabileceğini kanıtlayan Fransız tarihçi'dir. "Maddi medeniyet ve Kapitalizm" adlı eserinde kapitalizmin varlığını ve yapılanmasını sorgulamıştır. Braudel'e göre 18.Yüzyıla kadar modern bir devletin olmaması, kapitalizmin gelişmemiş olmasındandır.

Bilimsel Bir İnceleme Tarihi olarak Kültür Tarihi 
  • Kültür tarihinin bir bilim dalı olarak ortaya çıkışı ve yükselişi 1970'li yıllardan itibaren olmuştur.
  • Kültür tarihi, hem kurumları yani işleyişi bireylerle ilişkileri vb. ele alabileceği gibi toplumsal grup ve çevrelerin yaşam tarzlarını yani toplumsal sınıfların kent hayatı eğlence dans müzik gibi etkinlikleri ve kültür nesnelerini yani üretim ve tüketim nesneleri yaşam tarzlarını etkileyen giyim, mobilya tarzı gibi moda davranışları konu edinebilir. Veya dönemin popüler kültür geleneklerini konu edinebilir .
  • Kültür Tarihi, antropoloji başta olmak üzere Sosyoloji, Coğrafya, psikoloji gibi bilim dallarıyla yakından ilişkilidir.
  • Antik Mısır da M.Ö 4000'li yıllarda zamanı ölçme, takvim oluşturma,
  • M.Ö.2000'li yıllarda Sümerlerde ve sonraki Mezopatamya kültürlerinde matematiksel bir hesaplamalar ve gökyüzü gözlemleri
  • M.Ö 600'lü yıllarda Antik Yunan da Sistematik Düşünce yani Felsefe Tarihi görülür.
  • Kültür Tarihçisi Peter Burke dir.
  • Peter Burke 1960'lı yıllardan 1990'lı yıllara doğru kültürel incelemelere yönelik belirgin bir ilgi artışı olduğunu belirtmiştir. Bunun sebebi kültür teriminin çoğul olarak  ve giderek genişleyen bir anlamda kullanılması ve paralel olarak kültürel incelemelerin çeşitlilik göstermesidir.
  • Kültür tarihinin konusu içerisinde sanat kuramları, film çalışmaları ve kuramları, kültürel antropoloji, müze ve arkeoloji çalışmaları yer almaktadır.
Küresel Tarih : Küresel hareketlenmelerin dünya tarihine ne tür yön vereceği önemli bir araştırma alanıdır. Yeni bir tarihsel alan olan küresel tarih dünya tarihinden farklı olarak küresel eğilimlerin, küresel kuramların, küresel hareketlerin, küresel kriz ve sarsıntıların tarihini esas alır.

Önemli Kavramlar 
  • Cultura : Ekip, ürün almak, üretmek
  • Gözlem yapmanın kültür tarihiyle ilgisi yoktur.
  • Savaşların ayrıntılı ve kronolojik tarihi siyasi tarihin konusudur. Kültür tarihiyle ilgisi yoktur.
  • Dünya Uygarlığının Temeli Neolitik çağ'a dayanmaktadır.
  • Dominant Kültürler de diğer kültürlerden etkilenmişlerdir.
  • Braudel Sosyal-Kültürel tarihlerin yazılabileceğini kanıtlamıştır. (Akdeniz Uygarlıkları eserini Alman kampında yazmıştır.)
  • Jacob Burchart İtalya Rönesansını tüm yönleriyle araştırmıştır.
  • Kültür Felsefesi; kültürel davranışların, etkileşimlerini yapısını, gelişimini, biçimsel, düşünsel açıdan sorgular.

Eski Yunan Tarihi ve Uygarlığı

FELSEFE Ders Notları
Eski Yunan Tarihi ve Uygarlığı

M.Ö. 1200 yıllarında Yunanistan’a göç eden Dorlar Akaların egemenliğine son verdiler. Yunanistan’ın tamamına egemen olan Dorlar “Polis” adı verilen şehir devletleri kurdular. Polislerin başında “Tiran” denilen krallar vardır. Yunan şehir devletleri M.Ö. IV. Yüzyılda Makedonya egemenliğine girmiştir.

Yunan uygarlığının önemli özellikleri şunlardır:
  • Yunanistan’da birbirinden bağımsız şehir devletleri kurulmuştur. Bu şehir devletlerinin özgür yaşamak istemesi ve birbirinin egemenliğini kabul etmemesi, Yunanistan’da siyasal birliğin kurulmasını engellemiştir. 
  • Yunanistan’da sınıf ayrımı mücadelelere neden olmuştur. Sınıf kavgalarının çözümlenmesi ve toplumsal barışın sağlanması için Drakon, Solon ve Klistenes isimli arhonlar kanunlar yapmışlardır. Yunanistan’da yapılan kanunlarda; 
  • Köylülerin borçları affedilmiş, borcunu ödeyemediği için köle durumuna düşenlere özgürlükleri geri verilmiştir. 
  • Sınıf farklılıkları ortadan kaldırılmıştır. 
  • Halk meclisleri açılarak, halkın yönetimde söz sahibi olması sağlanmıştır. 
  • Yunanistan’daki bu uygulamalar İlk Çağ’da demokratikleşme sürecini başlatmıştır. 
  • Yunanistan dağlık bir araziye sahip olduğu için tarıma elverişli toprak azdı. Bu nedenle halk geçimini zeytincilik, balıkçılık ve hayvancılıkla sürdürmeye çalışıyordu. Kolonizasyon hareketlerinin başlamasıyla Yunanlılar uzak ülkelerle ticaret yapmaya başladılar. Bunun sonucunda Yunanistan’da zengin bir orta sınıf oluşmuştur. 
  • Yunanlılar kurdukları kolonilere göç ederek yerleşmişler ve Yunan kültürünün buralara yayılmasını sağlamışlardır.Y unanlılar kolonilerini ikinci yurtları saymışlar, bu nedenle uzun süre buralara egemen olmayı başarmışlardır. 
  • Yunanlılar Fenike alfabesini kullanmışlardır. Yunanistan’da en çok gelişen edebi tür destanlar olmuştur. Bunlar arasında Homeros’un İlyada ve Odise destanları çok ünlüdür. Bu destanlar Yunanlılar arasında ulusal birlik duygusunu pekiştirmiş ve okullarda ders kitabı olarak okutulmuştur. 
  • Yunanistan’da felsefe, tıp, tarih, aritmetik, geometri ve astronomi bilimlerinde önemli gelişmeler yaşanmıştır. Sokrat, Eflatun ve Aristo en önde gelen filozoflardandır. Tarihin bilim dalı haline gelmesinde Yunan tarihçilerinin büyük rolü olmuştur. Tarihin babası sayılan Herodotos’un dışında Tukidides de önemli eserler yazmıştır.

Minos uygarlığının en önemli şehir merkezi olan ve 1500 odalı saray bulunan şehir Knossos'tur.

Orta Asya ve İran Uygarlıkları

FELSEFE Ders Notları
Orta Asya ve İran Uygarlıkları

Doğu Asya tarihinde iki büyük devlet arasında imzalanan I.Ö 201 tarihli Pai-Teng Antlaşması Hun ve Çin devletleri arasında imzalanmıştır.

Asya Hun (Büyük Hun) Devleti
  • Merkez Ötügen olmak üzere Orhun ve Selenga nehirleri çevresinde kuruldu.
  • Tarihte bilinen ilk Türk devletidir. 
  • Devletin kurucusu ve ilk hükümdarı Teoman'dır.
  • Çinlilere karşı seferler yaptılar, Çinliler de bu seferleri durdurmak için Çin Seddi'ni yapmak zorunda kalmışlardır.
  • Teoman'ın oğlu Meta Han döneminde; diğer Türk devletlerine de örnek olacak "onluk sistem"e dayalı ilk düzenli Türk ordusu kuruldu.
  • Asya Hun Devleti'nin YıkılışıMete Han'ın ölümünden sonra oğulları ülkeyi iyi yönetemediler.
  • Çin entrikaları ve bu devletle yapılan savaşlar ülkeyi zayıflattı.
  • İpek Yolu'nun Çin kontolüne geçmesi nedeniyle Hun ekonomisi bozuldu.
  • Artan Çin baskısı nedeniyle ülke iyice zayıflayarak Doğu ve Batı olarak ikiye ayrıldı.
  • Eski Türk inancında anlamı "gök" veya "gök tanrısı" olan kavram Tengri'dir.  
  • Hunlarda Kağan başkanlığında toplanan ve boy beylerinden oluşan meclise Toy denir.
  • Göktanrı'nın Hun hükümdarlarına verdiğine inanılan devleti yönetme yetkisine Kut denir.
Asya Hun Hükümdarları
  • Teoman
  • Mete
  • Ki-ok
  • Chün-Chen
Avrupa Hun Devleti
  • M.S. 400'lerde başkent Etzelburg olmak üzere Avrupa Hun Devleti kuruldu.
  • Bu sırada Hun hükümdarı Balamir'di.
  • Avrupa Hunları'nın en ünlü hükümdarı Attila'dır.
  • Attila, 447 yılında büyük bir ordu ile Doğu Roma (Bizans) üzerine yürüdü ve onları vergiye bağladı.
  • 451 yılında Batı Roma İmparatorluğu üzerine ve 452 yılında da İtalya üzerien iki büyük sefer yaptı.

Eski Anadolu Uygarlıkları

FELSEFE Ders Notları
Eski Anadolu Uygarlıkları

Anadolu'nun Tarih Öncesi (Prehistorik) Dönemleri

Coğrafi Mekan Olarak Anadolu

Anadolu, Asya ile Avrupa kıtaları arasında doğal bir köprü gibi uzanan, üç tarafı denizlerle çevrili bir yarımadadır. Yarımadanın fiziki olarak en dikkat çekici özelliği yüzey şekillerindeki çeşitliliktir. Dağlar, platolar, ovalar ve vadilerden oluşan arızalı bir topoğrafik yapısı vardır. Topoğrafik yapısı gereği farklı özelliklerde çoğrafi birimlere ayrılan Anadolu, zengin akarsu kaynaklarına ve yerleşmeye son derece uygun iklim koşullarına sahiptir. Ayrıca bu topraklarda değeri yüksek hammadde katnakları da vardır.

Paleolitik Çağ (Eski Taş Çağı, Yontma Taş Devri) (G.Ö 600.000 - 12.000/11.000)

İnsanın kültürel bir varlık olarak ortaya çıktığı, insanlık tarihinin başlangıç evresi Paleolitik Çağ  / Yontma Taş Devri, Besin Toplayıcılığı Dönemi olarak da tanımlanmaktadır. Anadolu'da Paleolitik Çağ ve onu takip eden Mezolitik Çap ile ilgili araştırmacıların başlangıcı 100 yıl öncesine dek gider. Araştırmalarda bulunan çakmak taşı aletler ve el baltaları Anadolu'daki prehistorik dönem araştırmalarının başlangıcını oluşturmuştur.

Paleolitik evreye ait yerleşmeler
  • İstanbul Çevresi : Pendik, Göksu, Yarımburgaz, Haremidere, Ağaçlı, Çatalca
  • Ankara Çevresi : Keçiören, Çubuksuyu, Etiyokuşu, Uzağıl, Dereköy-Ludumlu
  • Antalya Çevresi : Karain, Beldibi, Belbaşı, Öküzini, Kızılin, Gavurini, Çarkini Kumbucağı
  • Isparta : Kapalıin
  • Antakya-Hatay Çevresi : Mağaracık, Tıkalı Mağara, Altındere, Kanal, Üçağızlı, Merdivenli, Altınözü, Şenköy
  • Gaziantep, Diyarbakır ve Adıyaman Çevresi : Malaliki, İkizini, Dülük Vadisinde Şarklı Mağara, Kartal, Pirun, Şehramuztepe
  • Kars Çevresi : Camuşlu, Cilavuz
  • Elazığ : Küllününin, Karataş, Ağın
  • Karadeniz Bölgesi : Kastamonu-Gölköy, Samsun-Tekeköy
Mezolitik Çağ (Epipaleolitik Çağ, Orta Taş Devri) (G.Ö. 12.000-11.000)

Mezolitik Çağ, Paleolitik Çağ ile yerleşik düzen ve üretim ekonomisinin gerçekleştiği Neolitik Çağ (Cilalı Taş Devri) arasındaki geçişi hazırlayan ara evredir.

Anadolu'da bu çağa ait yerleşme yerleri Toroslar'ın güneyi ile Marmara Bölgesi ve Orta Karadeniz'de saptanmıştır.

Hukuk, Suç ve Toplum

FELSEFE Ders Notları
Sosyalojiye Giriş

Eğitim süreci ile hukuk arasındaki ilişki, hukuk kurallarına da kaynaklık eden toplumsal değer ve normların yeni kuşaklara aktarılması, hukuk kurallarının toplumsal yaşam açısından öneminin bilincinde yurttaşların yetiştirilmesi boyutlarında ortaya çıkmaktadır. Aynı zamanda eğitim sürecine yön veren hukuk kurallarının da varlığı söz konusudur. Eğitim ve hukuk süreçlerinin kesiştiği bu alan ise eğitim hukuku olarak tanımlanabilir.

Değerler : Değerler bir toplum ya da grupdaki, istenir ve doğru olana ilişkin ideal ilkeleri tanımlayan özgürlük ve eşitlik gibi prensiplerdir. Değerler davranış kuralları sağladıkları gibi çatışma da yaratabilirler. Değerler davranışların kültürel belirleyicileridirler ve bir kültürün mensuplarından beklenilen davranışları, hangi davranışlardan kaçınılacağını tanımlarlar. Değerler norm ve kuralları da kapsamaktadır, hangi normun kabul edilip edilmeyeceğine değerler aracılığıyla karar verilir.

Normlar : Normlar ödül ceza sistemiyle ortaya çıkan ve bireylerin davranışlarına etki eden kültürel kurallardır. Norm, yaptırımı olan kurallar sistemidir. Paylaşılmış kültürel beklentiler olarak sosyal normal, insanların bir toplumda bir arada yaşamalarını sağlarlar.
 
Resmi Normlar : Yasa yönetmelik, tüzük genelge kurul kararları. Bu normlara ilişkin cezalar ve ödüller önceden belirlenmiştir.

Resmi Olmayan Normlar : Açıkca belirlenmemiştir. Resmi olmayan normlar ihlali sonucu bireyler kınama, alay etme, dışlama, hakaret gibi yaptırımlarla karşılanır. 
 
Anomi 
  • Sosyal düzenin işlememesi, bozulması durumunda ortaya çıkan bir normsuzluk ve kuralsızlık durumunu ifade eder.
  • Metrona göre Anomi yapısal bir gerilimin ürünüdür ve fırsat yapılarına farklı ulaşma düzeylerinin varlığından kaynaklanır.
  • Persons ve Metron anomi konusunda normlar ve değerler arasındaki çelişkilere de vurgu yapar. 
Toplumsal Normlar

Din Kuralları 
  • Belirli bir insanın kutsala ilişkin duygularına karşılık veren, nihai anlamlandırmalara ilişkin sorulara cevaplar sağlayan, sembol, inanç, değer ve uygulamaların kurumlaşmış sistemi olarak tanımlanır. 
  • Dinler, bireylerin belirli durumlarda nasıl davranacağına ilişkin sosyal normlar koyar.
  • Durkheim dini, bütün kısımları birbirine bağlı inaç ve ritüellerden (dinsel tören) meydana gelen, kutsal değerlere ilişkin ve mensuplarını aynı toplumda birleştiren bir bütün olarak tanımlar.

Din ve Toplum

FELSEFE Ders Notları
Sosyalojiye Giriş


Dine Temel Yaklaşımlar

Tarihsel Materyalist Yaklaşım : Marx ve Engels

  • Dini üst yapıda görürler.
  • Dinin çıkış noktası bakımından görüşleri evrimci ve tarihsel materyalist bir şemaya uyar. 
  • Tüm dinlerin kaynağı insanların gündelik yaşamlarını kontrol eden doğa güçlerinin onların zihinlerindeki yansımalarından doğmuş kişileştirmelerdir ve her toplumda farklı biçimde yer alabilir.
  • Din ruhsuz bir durumun ruhu olduğu kadar ezilmiş yaratığın iniltisi kalpsiz bir dünyanın kalbidir de o halkın afyonudur. 
  • Marx ve Engels din kurumumu iki özelliği açıdan ele almaktadır.
Sosyal Psikolojik Yaklaşım : Weber
  • Dünya dinleri diye adlandırdığı beş din Konfüçyüs, Hinduzm, Budizm, Hrisitiyanlık ve İslam
  • Weber dini tanımlamamış ancak dinlerin vaatlerini ayrıntılı olarak ele almış ve dinsel etik ve ekonomik yaşam arasındaki ilişkiyi incelemiştir. 
  • Weber genel bir din tanımı yapmaktansa dine dair yapıları kavramsallaştırma ve örnekleme yoluna gitmiştir. 
Peygamberliği diğer dinsel liderlik biçimlerinden ayırt eder daha sonra kendi içinde ikiyi ayırır.
  1. Örnekleyici Peygamberlik : Örnek bir yaşantıya dayalı bir yol olarak kurtuluş fikrine dayalı peygamberlik
  2. Etik Peygamberlik : Peygamberin kişisel, aşkın ve etik bir tanrının aracı veya elçisi olarak algılandığı peygamberlik

Kadın Aile ve Toplum

FELSEFE Ders Notları
Sosyalojiye Giriş


Aile ile ilgili Teorik Yaklaşımlar
Aile her iki cinsin yetişkin bireylerinden ve onların çocuklarından oluşan en küçük toplumsal kurumdur.

Ailenin Evrenselliği Tartışması

G.P Murdock'a göre Aile
  • Ortak ikamet , ekonomik işbirliği ve yeniden üretimle karakterize edilen toplumsal bir gruptur. 
  • Sosyal yapı adı çalışmasında farklı toplumlarda aile kurumunu incelemiş ve ailenin evrensel bir kurum olduğunu savunmuştur. 
Aileye İşlevsel Bakış 
 
G.P Murdock'a Göre Aile 
Ailenin Toplum için 4 temel evrensel işlevi vardır. 
  • Ailenin cinsel işlevi 
  • Yeniden Üretim İşlevi 
  • Ekonomik İşlevi 
  • Eğitim İşlevi 

Kültür ve Toplum

FELSEFE Ders Notları
Sosyalojiye Giriş


Kültür ve Toplum : Tarih içerisinde yaratılan bir anlam ve önem sistemi, maddi ve manevi öğelerin tümüne kültür denir. Dille ilgilidir, genetik değil öğrenilen bir faktördür.
  • Kültür oldukça karmaşık bir olgudur ve kültür terimine ilişkin 164 farklı tanım vardır. 
  • Parekh'in Kültür tanımı; Bir grup insanın bireysel ve toplu yaşamlarını anlamada, düzenlemede ve yapılandırmada kullandıkları bir inançlar ve adetler sistemidir.
Kültür Kavramının Tarihsel Gelişimi
18.yy kadar tarımsal etkinliklerle veya dinle ilişkili olarak dönüşülen kültür daha sonralarda toplumsal değer ve davranışların tanımlandığı alan olarak ortaya çıkar.
  • Williams göre 18.yüzyıla kadar kültür terimin çoğunlukla tarımla ilgili olduğunu, toprağı ıslah etme ve ürün yetiştirme-ekme gibi anlamlara geldiğini açıklamıştır. 
  • Kavram, çoğunlukla tarımsal etkinliklere yönelik olarak ve yetiştirme, işleme terbiye etme (ya da dinsel tapınma ) anlamında kullanılmıştır.
Estetik

Felsefe içinde sanat ve güzellikle ilgilenen bir alt disiplindir ve sanat felsefesi ile yakından ilişkilidir.

Kültürün Tanımları 
  • Kültürün estetik tanımları; ya da Yüksek Kültür olarak Kültür 
  • Kültürün antropolojik tanımları ya da Bütün bir yaşam tarzı olarak Kültür 
  • Paylaşılan anlam sistemleri olarak Kültür
Kültürün Estetik Tanımları ya da Yüksek Kültür Olarak Kültür  
  • Matthew Arnold Kültürü estetik mükemmellik ile özdeşleştirmiştir.
  • Kültürü enteltektüel sanatsal etkinlikler ve fikirlerle bir arada tutan bu yaklaşım, yüksek kültür ve popüler kültür ikiliğine merkeze alarak kültürü büyük ölçüde yüksek kültür ile eş anlamlı görmektedir. 
Kültürün Antropolojik Tanımları ya da Bütün Bir Yaşam Tarzı Olarak Kültür

  • Bir dönemin ya da bir halkın yaşam biçimi anlamında betimleyici ve antropolojik bir tanımdır. Bu gruptaki tanımlar bir toplumsal grubun ya da halkın gündelik yaşamında belirli anlamlar ve değerler üreten yaşam tarzlarına işaret eder.
  • Kültürün antropolojik tanımı, Sosyal antropolojinin kurucusu olarak kabul eden Edward Tylor dur.
Paylaşılan Anlam Sistemleri Olarak Kültür 

Norm : Bir toplumun bütünlüğü ve devamlılığı için gerekli olduğu düşünülen ve bireylerin davranışlarını düzenleyen resmi yazılı ya da resmi olmayan kurallardır. 

Kültür Çesitleri
  • Alt Kültür: Farklı yasam tarzları gelistirildiğinden hakim olan kültürle iliskisi olsa da ondan
  • önemli ölçüde farklılaşır.
  • Karşı Kültür: Egemen kültüre karsı gelen ve bunu açıkça gösteren toplumları göstermek için
  • kullanılır.
  • Kitle Kültürü: Frankfurt okulu tarafından üretilen kitlesel düzeyde tüketilen kültür için
  • kullanılan bir terimdir.Halk kültüründen farklıdır medya önemli bir araçtır.
  • Folk yada Halk Kültürü: Geleneksel halk danslar
  • Yüksek Kültür: İnsan yaratıcılığının estetik-mükemmellik ile özdeş olan en üst düzey
  • örnekleridir. (opera-bale)
  • Popüler Kültür: Toplumda büyük çoğunluklar tarafından beğenilen kültürdür.
  • Paradigma: Bir bilimsel disipline bilisim topluluğuna belirli bir süre için model olusturma
  • ve topluluğun üyeleri tarafından kabul edilen addır.
Klasik Sosyolojik Kuramda Kültür

Kültür - İşlevselci Yaklaşım
  • Emile Durkheimin yeğeni ve en önemli öğrencisi olan Marcel Mauss ile birlikte yazdıkları İlkel Sınıflandırma adlı çalışmalarında kültürün nasıl ortaya çıktığına ilişkin temel bazı sorunları ele almışlardır. 
  • Toplumların, olguları zaman, mekan, insan tipleri, ya da hayvan türleri gibi ayrı olarak nasıl sınıflandırdıklarını açıklamaya çalışırlar. 
  • Din, toplum ve kültürün temel yapısıdır.
  • Durkheime ve Weber'e göre, din bir anlam sistemi olarak toplumun olduğu gibi kültürün de temel bir bileşenidir.
  • Durkhemine göre din daha çok inançlılar topluluğunu ilgilendiren, kutsal olan hakkındaki bir semboller ve törenler-ritüeller sistemidir. 
  • Durkheme göre ortak olarak paylaşılan Kültür, toplumsal uzlaşma ve toplumsal bütünleşmeyi sağlamaktır.
  • Kültürün toplumsal yapının örgütlenmesinden veya ihtiyaçlarından çıktığını öne sürer.
Kültür - Marksist Yaklaşım

Marksa göre, toplumun üstyapısının önemli bir parçası olarak kültür, altyapı yani ekonomik temel tarafından belirlenir. Kültür basitçe egemen sınıf tarafından yaratılmış dünyanın çarpıtılmış bir görünüşünün ifadesidir ve çarpıtılmış bir gerçeklik algısını ortaya çıkartır.

Çağdaş Eleştirel Yaklaşımda Kültür

Frankfurt Okulu ve Kültür Endüstrisi

  • Bu okulun kuramcıları olan, Max Horkheimer, Walter Benjamin, Leo Lowenthal , Kültür ve ideoloji ve kitle iletişim araçlarına dair analizleri oldukça önemlidir. 
  • Kültür endüstrisinin ürünleri metalaşan ürünler değil, daha en başında piyasa için üretilmiş ürünlerdir. Bu nedenle kültür damgasını vuran temel güdü en çok satışı sağlamak ve kısa sürede maksimum karı sağlamak olmuştur.
Hale : Sanat eserine özgü, onu tek ve biricik yapan, onu çevreleyen parıltıdır.

Antonio Gramsi ve Kültürel Hegemonya

  • Fiziksel güç kullanımı devlet iktidarının önemli bir unsuru olsa da gramsci egemen sınıfın kendine sadece şiddet ve güç kullanarak devam ettirmediğini öne sürmüştür. 
  • Gramscinin bu görüşlerinde kilit kavram hegemonyadır. 
  • Kültürel hegemonya geniş halk kesimlerini egemen sınıflar tarafından kültürel ve ahlaksal olarak yönlendirilmesine işaret eder
Hegemonya : Bir rejim, sosyal sistem yada siyasi iktidarın baskıdan çok geniş toplum kesimlerinin onar rıza göstermesi sonucu ortaya çıkan egemenlik biçimine denir. Mevcut iktidar biçimi içselleştiğinde ve doğal normal görüldüğünde tam bir hegemonyadan söz edilebilir .

Britanya Kültürel Çalışmalar Okulu
  • Kültürün iktidar ve direniş ile ilişkisi üzerine odaklanmıştır. Post Yapısalcı, yapısalcı Marksist ve son dönemde postmodernist kuramları eleştirel bir çerçevede bir arada kullanan bu anlamda çok zengin bir kuramsal birikime dayanır. 
  • Özellikle medyanın kültürel hegemonyanın oluşturulması ve sürdürülmesindeki rolünü ele alır.
  • Ayrıca popüler kültür ve altkültürlerin incelemeleri okulun temel ilgisi olmuştur. 
  • Yüksek Kültür ve Aşağı Kültür ayrımını reddeder .Popüler kültürü meşru bir alan olarak tanımlamıştır. 
  • Bu okul dinamik sürekli yenilenen bir süreç olarak kavramsallaştırılmıştır. 
  • Kültürü birleştirici değil onu bir mücadele ve çatışma alanı olarak tarif etmiştir. Pierre Bourdieu ve Kültürel Yeniden Üretim 
  • Kültürün yeniden üretim kavramı egemen sınıfların kültürünün eğitim sistemi yoluyla nesilden nesile aktarılması sürecini ifade eder.
Kültürün Dinamikleri

Bir toplumun kültürü teknolojik gelişmeler, savaşlar, işgaller ve hatta doğal afetler gibi birçok faktör etkisiyle değişir.

Kültürel Gecikme

  • Bu kavram William Ogburn tarafından ortaya atılmıştır. Maddi kültürde meydana gelen değişiklikler belli bir gecikmeyle manevi kültür tarafından takip edilirken arada bir boşluk doğmaktadır. 
  • Kültürel Sermaye ; Bireylerin özellikler aileleri aracılığıyla sahip olduğu dilsel yeterlilik sosyal tarz ve görgü gibi kültürel niteliktir. 
  • Kavramı ilk kez kullanan Bourdieu dir. Ona göre bireyler ne kadar kültürel sermayeye sahipse eğitim ve mesleki sistemde o oranda başarılı olacaktır.
Kültürel Determinizm

Kültürün değişmez ve çok güçlü, içinde yer alan bireylerin de onun bir nevi esiri olduğu düşüncesidir.

Etnosantrizm ve Kültürel Rölativizm

  • Bireyin kendi kültürel değerlerini merkeze alarak başka kültürleri kendi kültürünün değer sisteminden değerlendirmesi ve yargılamasına denir. 
  • Bu kavram , kendi kültürünü yüceltme, başka kültürleri küçümseme, ötekileşme, ya da aşağılama düzeyinde kendini gösterir. 
  • Bu kavram Heterofobi : Farklılık korkusu ve Düşmanlığı 
  • Zenofobi : Yabancı Korkusu - Düşmanlığı 
  • Şovenizm : ırkçılık ile yakından ilişkilidir. 
  • Kültürel Rölativizm : Kültürleri kendi içinde değerlendirmek, ve yargılamak gerektiği, kültürlerin dışardan yargılanamayacağı düşüncesidir. 
  • Tüm kültürün eşit şekilde saygıyı hak ettiğini savunur.
Kültür ve Küreselleşme

  • Genel olarak yabancı bir kültürün değer ve alışkanlıklarının, yerli bir kültür üzerine yaymak ve yerleştirmek için ekonomik ve siyasi güç kullanılması anlamındadır. 
  • Bu kuramın en kuvvetli savunucusu Schiller dir.

Küreselleşme ve Sosyal Politika

FELSEFE Ders Notları
Sosyal Politika


Küreselleşme

Dünya Bankasına Göre Küreselleşme : Dünya çapında ekonomilerin ve toplumların bütünleşme sürecini ifade eder. 
Uluslar arası Para Fonunu Göre Küreselleşme : Bütün ülke insanların daha yüksek bir hayat standardı sağlamak için gerçekleştirmek zorunda oldukları istikrarlı bir ekonomik büyüme hedefini birlikte gerçekleştirme sürecidir. 
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütüne Göre Küreselleşme (OECD) : Ulusal ekonomilerin birbirine bağlılıklarının arttığı çok yönlü bir ekonomik bütünleşme sürecidir.
BM göre Küreselleşme : Küresel bütünleşmenin ve karşılıklı bağımlılığın artmasıdır ve iktisadi, siyasi, sosyal ve kültürel boyutları olan çok yönlü bir olgudur.
Uluslararası Çalışma Örgütüne göre Küreselleşme (ILO) : Toplumlar ve ülkeler arası eşitsizlikleri artıran sosyal sorunları derinleştiren etkileri de olan bir süreçtir. 

Küreselleşmenin Doğuşu ve Gelişimi 

Aşırı Küreselleşmeciler : Mal-Hizmet-Sermaye hareketlerinin hiçbir dönemde gerçekleşmeyen hacimde artmasıdır. Neoliberal ve Marksist görüşü savunur.
 
Şüpheciler : Küreselleşme sürecine temkinli yaklaşır, Sürecin yeni değil I.Dünya savaşı öncesi dönemle benzerlik gösterdiğini savunur. Piyasa mekanizmasına karşı sol görüşü savunanlar ile ulus devlete önem veren milliyetçi-Sağ eğilimlilerin yer aldığı bir gruptur.

Dönüşümcüler : Küreselleşmeyi, nimetleri-külfetleri, fırsatları-tehditleri, nihayet olumlu-olumsuz sonuçları ile birlikte değerlendirmek gerektiğini savunur. Ortaya çıkacak olumsuz sonuçların giderilmesi için müdahale edilmesi, yönlendirilmesi ve yönetilmesi gereken bir süreç olarak görür. Reel politikaya yakın duran uygulamayıcılar ve entelektüellerden oluşur.

Küreselleşmenin Göstergeleri 
  • Uluslararası Mal ve Hizmet Ticaretinin artması. 
  • Uluslararası sermaye hareketleri ve Yatırımları artışı
  • Haberleşme ve ulaşım maliyetlerinin düşmesi ve iletişimin artışı
  • Çok uluslu Şirketlerin büyümesi (en önemli gösterge olarak kabul edilir.)
Küreselleşme ve Sosyal Politika Sosyal Devlet 
  • İkinci Dünya Savaşı sonrası yani 1945-1975 yılları arasındaki 30 yıllık dönemde, ulus devletlerin uyguladığı kapsamlı sosyal politika uygulamalarının sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
  • Küreselleşmenin hakim olduğu ekonomi politikası Liberalizm'dir.
  • Küreselleşmenin hakim felsefesi liberalleşme - Serbestleşmedir. 

Atipik Çalışma 
  • Alışılmış düzenli, güvenceli, sürekli istihdam dışında kalan düzensiz çalışmayı, gelir güvencesizliğini, kısmı süreli istihdamı içerisinde barındıran istihdam şeklini ifade eder. 
  • Kısa ve esnek süreli çalışmak isteyen kadınlar, öğrenciler ve engelliler tercih eder. 

Korunmasız İşyerleri 
  • Küçük, Dağınık ve Merdiven altı yerlerdir. 
  • Küreselleşmenin Yol Açtığı Sosyal Politika Problemleri  İnsanlar, ülkeler ve bölgeler arasında ve içindeki eşitsizliklerin artması 
  • Yoksulluğun artması ve derinleşmesi
  • Sosyal Korumanın zayıflaması 
  • Artan güvencesizlik
  • İstihdam piyasalarında oluşan belirsizlik


Dezavantajlı Gruplar

FELSEFE Ders Notları
Sosyal Politika


Özel olarak korunması gereken gruplar; toplumda yetersiz yaşam koşulları içinde yaşayan; demografik değişkenlere bağlı olarak, farklı nicelik ve nitelik gösteren; fizyolojik, psikolojik, sosyal, sağlık, ekonomik, siyasal ve kültürel açılardan çağdaş yaşam kurullarına ulaşmak için devletin sorumluluğunda ve organizasyonunda, toplumsal güvenlik içinde, toplumsal koruma ve hizmete gereksinim duyan sosyal gruplardır.

Dezavantajlı gruplar olarakta adlandırılan özel olarak korunması gereken gruplar arasında çocuklar, gençler, yaşlılar, özürlüler, göçmenler, azınlıklar, eski hükümlüler, kadınlar, tek ebeveynli aileler ve yoksullar yer almaktadır.

Kadınlar 
  • ILO tarafından kadınların korunması ile ilgili Analığın Korunması Sözleşmesi vardır. 
  • Türkiye ilk düzenleme , 1593 Sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu ile yapıldı. 
  • 3008 Sayılı İş Kanunu 
  • 1961 Anayasası ile Kadınlar özel olarak korunacağı belirtilmiştir.
  • 1982 anayasasında ise cinsiyet kavramına yer verilmiştir.
  • 4857 Sayılı iş kanunu en ayrıntılı kanundur.
  • Yer altı ve Su altında çalıştırılmaları yasaktır. 
  • BM nin Kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesini Türkiye 1985 yılında kabul etmiştir.
Çocuklar ve Gençler
  • ILO ya göre en az çalışma yaşı 15 olarak kabul edildi
  • Çocuk ve gençlerin işçi statüsünde çalışma yaşamına girişleri sanayi devrimi ile birlikte başlar.
  • Uluslar arası alanda ilk defa 1890 Berlin Konferansında Çocukların çalıştırılma yaşı, süreleri, ve iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin karar alınmıştır.
  • Türkiye de ilk düzenleme 151 Sayılı Kanun 1921 yılında yapılmıştır.
  • 3308 sayılı Kanun 1961 anayasası gibi düzenlemeler bulunur.
  • 4857 Sayılı Kanunda 15 yaşını doldurmayan çocukların çalıştırılması yasaktır ibaresi bulunur
  • 14 yaşını dolduranlar için özel hükümler bulunur.
  • Çocukların ve gençlerin yer ve su altında çalıştırılma yasağı - Gece çalıştırılmaları - Ağır ve Tehlikeli işlerde sağlık raporu istenmesi kanunda belirtilmiştir.
Yaşlılar 
65 Yaş yaşlılığın başlangıcı sayılır. Kurumsal Bakım Hizmetleri Şunlardır
  • Huzurevi, Yaşlı Bakımevi, Sokak Yaşlıları Yardım evi , Yaşlı Apartmanları - Yaşlı Köyleri 
  • 65 yaşını doldurmuş kişiler emekli aylığı bağlanır. 
  • Yeşil kart ile karşılıksız sağlık hizmeti alırlar.
  • Yaşlılar için alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz
Özürlüler
  • Türkiye özürlü çalıştırma zorunluluğu ilk olarak 854 sayılı kanunla olmuştur. 931 sayılı iş ile 1475 sayılı iş kanununda kota sistemine yer verilmiştir. 
  • 50 ve üstünde işçi çalıştıran Özel sektör işyerlerinde %3, Kamu işyerlerinde %4 olarak işçi zorunluluğu vardır. Türkiye iş kurumu aracılığıyla gerçekleşir.
  • Yer ve su altında özürlü çalışma yasağı vardır.
Eski Hükümlüler
Sadece Kamu sektöründe %2 oranında işçi çalıştırma zorunluluğu vardır.

Göçmenler 
  • 1992 yılında Maastricht Anlaşması ile birlik düzeyine ulaşmıştır. 
  • Türkiye de yabancı çalışma izinleri, süreli, süresiz, bağımsız ve istisnai çalışma izinleri olmak üzere 4 çeşittir.
  • İzinler Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından verilir.

Sosyal Dışlanma ve Ayrımcılık

FELSEFE Ders Notları
Sosyal Politika


Sosyal Dışlanma; sivil, siyasi, ekonomik ve sosyal vatandaşlık haklarından mahrum olma ve edilme durumudur.

Lenoir'e göre zihinsel ve fiziksel özürlüler, intihar eğilimliler, hasta-bakıma muhtaç yaşlılar, istismar edilen çocuklar, ilaç bağımlıları, şuçlular, tek ebeveynli aileler, sorunlu aileler, marjinal kişiler, asosyal kişiler ve diğer sosyal uyumsuz kişiler sosyal dışlanmışları oluşturmaktadır.

ABD'de dışlanmış gruplar için sınıfaltı kavramı kullanılmaktadır. Sınıfaltı kavramı yoksulluktan çok tasa dışılık, uyuşturucu kullanımı, evlilik dışı çocuklar, işsizlik ve okul başarısızlığını anlatmaktadır.

ABD'de sosyal dışlanma sorunundan en fazla etkilenenler siyahlar, yasa dışı yolla ülkeye göç eden Orta ve Latin Amerikalılar, Asyalılar ve Güneydoğu Asyalıların büyük bölümü, Kuzey Amerika yerlileridir.

Sosyal Dışlanma Biçimleri 
  • Ekonomik Dışlanma : Temel gereksinimlerini karşılayacak gelirden yoksun olmak 
  • Mekansal Dışlanma : yaşanılan coğrafi mekan ile dışlanma ve Kamu hizmetlerinin niteliği nedeniyle dışlanma 
  • Kültürel Dışlanma : Toplumsal ve kültürel yaşama katılmama demek 
  • Siyasi Dışlanma : vatandaşlık haklarından siyasi ve hukuki olarak kullanamama
Sosyal İçerme Politikaları 
  • Sosyal Dışlanma Sorununu ilk defa resmi bir belge olan Maastricht anlaşmasında dile getirildi.
  • Sosyal Dışlanmanın AB'nin temel hedefi olduğunu söyleyen anlaşma Amsterdam Anlaşmasıdır. 
  • AB'de Sosyal Dışlanma stratejisi ilk olarak 2000 yılında Lizbon Zirvesi ile başlandı 
  • 2000 Yılında Nice Zirvesi ile AB Temel Haklar Şartı kabul edildi.
  • Sosyal dışlanmanın önlenmesine yönelik politikalar arasında en dikkat çeken "Güvenceli asgari gelir veya asgari gelir güvencesidir" 
  • Güvenceli Asgari Gelir uygulanan İtalya da bu görev Belediyelere verilmiştir. 
  • İnsana Yaraşır İş kavramı ilk olarak ILO nun 1997 yılında yapılan 87.uluslararası Çalışma Konferansına sunulan raporda evrensel bir hedef olarak dünyaya duyurulmuştur.
Sosyal Dışlanma ile ilgili çalışma yapan uluslararası örgütler

ILO : Uluslararası Çalışma Örgütü
UNDP : Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı
UNESCO : Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü
WHO : Dünya Sağlık Örgütü

Sosyal Güvenlik ve Sosyal Sigortalar

FELSEFE Ders Notları
Sosyal Politika


Sosyal Güvenlik Kavramı 
  • Sosyal Güvenlik ilk defa 1935 tarihinde Amerikan Sosyal Güvenlik Kanununda kullanılmıştır. 
  • Terim anlamı olarak : Toplumu oluşturan bütün fertlerin uğrayacakları tehlikelerin zararlarından kurtarılma garantisi demektir. 
  • Dar anlamda : Hangi tehlikelerin hangi zararlarının nasıl ve ne miktarda seviyede karşılanacağından belirlenmesi dar anlamda sosyal güvenlik tanımını gerekli kılmıştır. 
  • Geniş Anlamda : Sebebi ne olursa olsun muhtaçlık ve yoksulluk yaratan her türlü duruma karşı korunma garantisi sağlanması anlamıdır. 
  • İnsana Yakışır İş : İnsanların çalışma hayatında yönelik bütün olumlu beklentilerinin ( hak ettiği ücret ve çalışma süresi gibi ) gerçekleştiği durumu ifade eder .
  • ILO tarafından belirlenen Sosyal Riskler (dar anlamda) : Hastalık, iş kazaları, Meslek Hastalıkları, Analık, Yaşlılık, Malullük, ölüm, İşsizlik aile gelirinin yetmezliği'dir. 
Tehlikeler 
  • Fizyolojik Tehlikeler : İnsanların ruh ve beden bütünlüğüne zarar veren hastalık, yaşlılık, analık ve ölüm gibi…
  • Tabii Afetlerden Kaynaklanan Tehlikeler : deprem fırtına su baskını toprak kayması ve iklim değişikliği gibi insanların kontrol edemediği can ve mal kayıpları vb..• 
  • Sosyo Ekonomik Tehlikeler : Krizlerin ortaya çıkardığı işsizlik, işini ve işyerini kaybetme , boşanma ve aile reisinin ölümü gibi…
  • İnsanların Sebep olduğu Tehlikeler : Gasp, hırsızlık öldürme, yaralama sakat bırakm… 
  • Kısa Vadeli Tehlikeler : Hastalık, analık, işsizlik, iş kazaları 
  • Uzun Vadeli Tehlikeler : Malullük, Yaşlılık, Ölüm 
Sosyal Güvenlik Teknikleri ve Yöntemleri (Kurumsal Yapı)
Sosyal güvenlik teknikleri bireysel teknikler ve Toplu ( kolektif ) teknikler olarak 2 ye ayrılır.
  • Bireysel Teknikler :  Fertlerin kendi irade ve istekleri ile kendi sosyal güvenliklerini sağlayacak tekniklerdir 
  • Toplu (kolektif) Teknikler : Toplum olarak toplu olarak bir arada yaşamanın ürünü olarak gelişen tekniklerdir. Karşılıklı yardımlaşma, dayanışma , iş birliğine dayalı gelir transferi dir. Bu tekniğin özünde birlikte hareket etme vardır.
Sosyal Güvenlik için Geliştirilen Teknik ve Yöntemleri 

Geleneksel sosyal güvenlik yöntemleri (Sosyal Yardımlar) 
  • Bireysel tasarruf ve her türlü sosyal yardımlardan oluşur. 
  • İnsanlık tarihiyle başlar.
Bireysel Tasarruflar
  • Aile içi Yardımlaşma
  • Aidiyet
  • Dini ve Sosyal yardımlar
  • Kurusallaşmış Sosyal yardımlar

Modern (günümüz) sosyal güvenlik yöntemleri
  • Sosyal Güvenlik Yöntemi (Primli Rejimler) : Devlet tarafından kurulması, zorunlu katılım esası ile prim ödeyerek katıldıkları, Hak ve Yükümlülüklerin kanunla belirlenir 
  • Devletçe Korunma Yöntemi : Muhtaç duruma düşen vatandaşların sosyal Güvenlik garantisi bir kamu görevi olarak üstlenmesi . Bu harcamaların tümüne Kamu Sosyal Güvenlik Harcamaları olarak bilinir 

Tamamlayıcı Yöntemler
  • Yaşlılık, malullük, hastalık ve işsizlik gibi muhtaçlık dönemlerinde kullanılmak üzere yapılan ayni ve nakti tasarruftur.
  • Kira geliri için bir gayrimenkul alarak emeklilik döneminde ilave gelir elde etmek.
  • Özel sigortaların hayat, kaza ve ölüm sigorta branşları ve bireysel emeklilik programları.
  • İş yeri ve iş kolu düzeyinde sendikalar veya meslek birlikleri öncülüğünde kurulan yardımlaşma sandıkları
Otto Von Bismark : Bir konfederasyon olan Almanya'nın birleşerek imparatorluğa dönüşmesinde en önemli rolü oynayan ve ilk başbakan Alman devlet adamıdır. Sanayi toplumunun çalışma hayatına yönelik sorunlarını çözmeye yönelik devletçi sosyal politika tedbirlerini kapsamlı şekilde uygulamıştır.(Bismark Modeli) Sosyal sigortaların kurulmasıda dahil olmak üzere hayata geçirdiği sosyal reformlar politikası ile sosyal devlet kavramının gelişmesini sağlamıştır.

Beveridge Modeli : Alman Bismark modeline karşı geliştirilen İngiliz sosyal güvenlik sistemi modelidir. İngiliz iktisatçı William Henry Beveridge tarafından geliştirilmiştir. Sistem vergilerle finanse edilmesi, fertlere herhangi bir karşılık olmaksızın asgari seviyede koruma garantisi sağlanması oluşturulmaktadır. Sağlık sistemide yine vergilerle finanse edilen milli sağlık sigortası modeli ile oluşturulmuştur.

Sosyal Sigortaların Tarihi Gelişimi 
  • İlk sosyal sigortalar 19.Y.Y son çeyreğinde Almanya da Otto Von Bismark tarafından kuruldu. Daha sonraları Bismark modeli olarak anılmaya başlandı. 
  • İngiltere Beveridge Modeli olarak sosyal güvenlik sisteminin oluşturdu.
  • Sosyal sigortaların kurulan en son sigorta kolu İşsizlik dir. (1907 Danimarka)
  • Türkiye de 1945 yılında Sosyal Sigortalar Kurulmuştur. 
Sosyal Sigortaların Özellikleri ve Özel Sigortalar 
  • Zorunluluk İlkesi
  • Finansmana Katılım İlkesi
  • Özerk Yönetim İlkeleri 
  • Kamu Sigorta Olma İlkesi 
  • Devletin Garantör olma İlkesi
  • Karşılık olma İlkesi
Sosyal Sigortaların Kapsamı
  • Prim ödeyenler aktif sigortalıya bakma 
  • Sigortalıların bakmakla yükümlü olduğu eş, çocuk ve ana babalarını bağımlı nüfus olarak kapsar ve pasif sigortalı olarak değerlendirir. 
  • Sigorta Kolları (Tehlikeler ) itibariyle Kapsam : ILO göre Sosyal Güvenlik Tehlikeleri 9 tanedir ve şunlardır . Hastalık (tedavi edici hizmetler ve iş göremezlik geliri verilmesi ), İş kazaları ve meslek hastalıkları, Analık, Yaşlılık, Malülluk , Ölüm, İşsizlik ve Aile gelirinin yetersizliği