FELSEFE Ders Notları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor.
FELSEFE Ders Notları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor.

Toplum

FELSEFE Ders Notları
Sosyal Bilimlerde Temel Kavramlar 


Toplum Felsefesi : Toplumun bilimsel yöntemler ve araştırmalarla değil, salt soyut ve varsayımsal özelliklerine göre sadece akıl yoluyla açıklanmasını öngören felsefedir.

Bütüncü (holistik) yaklaşım : Her varlığın içinde bulunduğu ortamla veya kendini oluşturan unsurlarla bütünlüğü içinde açıklanmasıdır. Bu yaklaşıma göre bütünün hem kendisi hem unsurları diğer parçalarıyla karşılıklı ilişki içindedir ve diğerlerinden bağımsız olarak açıklanamaz.

Toplum Felsefeleri 
  • Platon toplum, parçaların bütüne bağlı olduğu bir organizmadır der.
  • Toplumu iş bölümü ve toplumsal eşitsizlik etrafında yapılanmış birleşik bir sistem olarak ele alır.
  • Aristoteles ise karmaşık farklılaşmış bir yapı olan toplumsal bütünün bireylerden değil gruplardan oluştuğuna inanır.
  • Toplumun kökeninde insan doğasının yattığını düşünen Aristoteles insanlığın doğası gereği toplumsal ve politik özellikler taşıdığını belirtir.
Toplumsal Sözleşme Teorileri ve Toplum

İnsanların asosyal bir durumdan çıkmak için aralarında farklı nedenlerle sözleşme yaptıkları kendilerini bağlayan bu sözleşme temelinde toplum hayatına geçtikleri düşüncedir.

Thomas Hobbes: İnsanlar çıkarları için toplum olmuşlardır.  Toplum bireysel çıkarların gerçekleştirilme aracıdır.

John Lucke: Doğa durumu iyidir. Toplumsal çatışmaların ve uzlaşmaz çıkarların kaynağı özel mülkiyet ve toplumsal eşitsizliğin artmasıdır. John Lucke 'e göre insanlar hazza mutluluğa yönelip elemden kaçtıkları için herkesin kendi zevkleri ve mutluluğu yönünde davranmasının sağlanması gerekir.

Jean Jacques Rousseau: Toplum metalurjiyle ortaya çıkmıştır. İnsanların sadece basit fiziksel ihtiyaçlara sahip oldukları toplum öncesi bir doğa durumundan söz eder. Tüm evrende insanların arzuladıkları şeylerin sadece besin, cinsellik vb. yani doğal dürtüler olduğunu ifade eder.

Muhafazakar Tepki - Bonald - Tanrı toplumu 
  • Birey toplumu değil toplum bireyi biçimlendirir. 
  • Hayatın temel amacı özgürlük değil otoritedir.
Hegel: Aile, toplum, devlet ahlakisi. Maddi ilişkiler. Toplum kendine özgü kanunlara sahip yapıdır. Toplumun yapısal kanunu.(çıkarlar) bireylerin aile birliğindeki organik bağlılığından ayrılmış sadece birey olarak birbirleriyle satıcı ve alıcı, işci ve işveren, arz eden ve talep eden olarak belirli çıkarlarla karşılaşması esasına dayanır.

İç Dinamikler: Toplumun yapısı, işleyişi ve değişiminde etkili ooan içsel faktörlerdir.

Sosyal Fizyoloji: Toplum organizmadır. Saint Simon'ın toplumun organizmaya benzediğini ve incelenebileceğini belirtmek için geliştirdiği kavramdır.

Spencer: Sosyal darwinist. Organizmacı. Evrimin temel dinamiği nüfus gelişimidir.

Konsensüs: Fikir birliği…

Praksis: Aktif yaratıcı eylem…

Statüko: Mevcut durumu sürdürme…

Karl Marx
  • Toplum kompleks bir düzenlemedir.
  • Marx toplumu sosyal yapı veya sistem yani bütünsel bir birlik oluşturan sınıflar, toplumsal kurumlar, kültürel değerler vb. gibi karşılıklı ilişkili parçalara sahip şeyler olarak görür.
  • Kendi geliştirdiği praksiz kavramı temelinde özgürce eylemde bulunan insanların her toplumda gelişen öngörülebilir karşıtlık ve sınıf çatışması örüntüleri ışığında tarihin yönünü biçimlendirdiklerini düşünür.
Emile Durkheim
  • Toplumu bir arada tutan şey ahlakilik, kolektif bilinçtir. 
  • İnsanların sınırsız isteklerini kontrol altına almalıdır. 
  • Anomi Durkheim'e göre kargaşaya yol açar. 
  • Biyolojik analojiler yapmıştır. 
  • Organik dayanışma olmalıdır, mekanik dayanışma küçük yerlerde olur.
Max Weber 
  • Batı toplumlarının temel özelliği rasyonalleşmedir. 
  • Toplumun temeli hukuki otoritedir. 
  • Bürokrasi tarafsız güçtür. 
  • Örgütsel yapı şarttır. 
  • Gücün boyutları ekonomik,prestij ve çıplaktır. 
  • Büyük insan kitleleri daha pasiftir. 
  • Karizmatik ,geleneksel,rasyonel otorite…
Georg Simmel  
  • Temel ve genel etkileşim biçimleri sosyal disiplindir. 
  • Etkileşim vardır. 
  • Biçim ve içerik ayrımı toplumu açıklar. 
  • Saf sosyoloji oluşturmaya çalışmıştır. 
  • İnsanı sosyalleştiren bir çok form vardır.
Modern Toplum Teorileri
  • Yapısalcılık
  • İşlevselcilik
  • Yapısal-İşlevselcilik
  • Çatışma Teorisi

Medya

FELSEFE Ders Notları
Sosyal Bilimlerde Temel Kavramlar 


Yeni (Etkileşimli) Medya : Radyo, gazete, dergi ve televizyon gibi geleneksel medyadan farklı olarak kullanıcılarına etkiletişimli iletişim sağlayan cep telefonları, tablet ve avuç içi bilgisayarlar, oyun konsolları vb. internet erişimli iletişim ve enformasyon teknolojilerinin yeni adıdır.

Sosyal Ağlar : Bir ağ yada site içinde internet kullanıcılarına açık bir profil oluşturmalarına aynı ağ/site içerisinde iletişim içinde oldukları diğer kullanıcıların profillerini karşılıklı etkileşim içinde takip etmelerini sağlayan web tabanlı servislerdir.

Deregülasyon: Kamu yayıncılığı tekelinin kaldırılmasıdır.

Yakınsama: Farklı teknolojik ürünlerin birbirleriyle uyumu ve geliştirilmesidir.

Web 2.0: 2004 yılında geliştirilen , ikinci nesil internet hizmetlerini yani internet kullanıcılarının ortaklaşa ve paylaşarak yarattığı sistemi tanımlar. Temelinde etkileşimli uygulama yatar.

Medya: Birbiriyle iletişimi olmayan, iletişim kuramayan iki düzlem ya da iki bağlam arasında iletişimi sağlayan araçlara denir. 
 
Medya Araştırmalarının Tarihçesi ve İlk Kuramsal Yaklaşımlar 
  • 20 yy ile 1940'a kadar medya çok güçlü ve ikna edici görüşü hakimdir. 
  • Bu dönemin hakim anlayışı, Hipodermik Şırınga Modeli dir. 
  • Bu modele göre medya mesajları insanların beynine tıpkı şırıngadan ilaç enzekte edilmesi gibi veriliyordu. 
Propanganda Analizi : Harol Laswell tarafından ortaya atıldı. Bu analiz savaş sonrası olumsuz koşulların, büyük ekonomik bunalımın ve siyasal istikrarsızlığın insanların psikolojisini kötü etkilediğini ve medyanın bir şırınga iğne gibi insanların bilincine girip onları manüpile edebileceğini belirtti. 
 
Paul Lazarsfeld : 1940 yılında ABD de arkadaşlarıyla birlikte yaptıkları araştırmada kitle iletişimi araçlarının etkisinin çok sınırlı olduğunu savundu. Propagandanın incelenmesinden vazgeçen ve şırınga modelinin ortadan kaldırmayı hedefleyen bu yaklaşım genellikle kitle iletişim araçlarının hangi koşullar altında izlerkitlenin tutum ve davranışlarında değişikliğe yol açtığını anlamayı amaçlamaktadır. 
 
İşlevselcilik : Medyanın demokratik ortak değerlerini insanlara özümseterek bir görüş birliği sağlamadaki rolüne dikkat çeker, 

Toplumsal Tabakalaşma ve Eşitsizlik

FELSEFE Ders Notları
Sosyal Bilimlerde Temel Kavramlar 


  • Sosyolojide Toplumsal Tabakalaşma ve Eşitsizlik kavramları toplumda gruplar ve bireyler arasında var olan eşitsizlikleri tanımlamak için kullanılır.
  • Toplumun üyeleri arasında ekonomik, siyasi ve sosyal fırsatlara erişim açısından bir farklılık bulunmadığı kimsenin diğerine göre daha az eşit olmadığı sosyal adaletin tüm bireyler arasında sağlandığı "eşitlikçi" bir toplum daima erişilecek bir hedef olmuştur.
  • Toplumsal Tabakalaşma ve Eşitsizlik kavramlarında dönüm noktası 1789 Fransız Devrimi ve kapitalist toplumdur. Kapitalizm öncesi toplumlarda da eşitsizlikler var olmakla beraber bu eşitsizlikler "doğal ve kaçınılmaz yada mutlak" kabul edilmiştir.
  • Daha önceki egemenlerin öne sürdüğü soy ve ırka dayalı eşitsizlikler yerine Fransız Devrimi'nin insanlığa sunduğu özgürlük, eşitlik ve kardeşlik ilkeleri evrenselleşmiş ve kayıtsız şartsız eşitlik çok önemli bir insanlık değeri olarak meşruiyet kazanmıştır.
  • İmtiyaz toplumdaki insanların elde etmek istedikleri özenilen ancak herkesin ulaşamayacağı fırsatları anlatmak için kullanılır. Ekonomik fırsatlara ulaşabilen kişiler aynı zamanda siyasi ve sosyal gücede ulaşabilir ve bu anlamda imtiyazlı olabilir. Ancak "prestij" kavramı toplumda önem verilen ve kültürel ve sosyal olarak anlamlı özellikleri işaret etmektedir.
Tarih İçinde Tabakalaşma
  • Kölelik Sistemi : Bir insanın diğer insanın üzerindeki mülkiyet hakkını tanımlayan en aşırı eşitsizlik.
  • Kast Sistemi: Tür, renk [Brahmin (din), Kashtriya (asker), Vaishya (tüccar), Shudra (işçi)] Orta Çağ'da özellikle Hindistan'da geçerli Hindu Felsefesi, din, töre, gelenek ve mesleki ayrımlara dayalı bir tabakalaşma biçimidir. Kast ifadesi ispanyol gemicilerin bu tür toplumlara verdikleri isimdir.
  • Feodalite: Soylular, serfler, din adamları…Feodalite'de topraklar kral tarafından soylular arasında dağıtılır. Toprakların alanı ve kullanımı hakları yasal olarak tanımlanır. Toprak da soylu derebeyi tarafından üzerinde yaşamakta olan serf aileleri arasında toprağı ekilmesi amacıyla dağıtılır. Soylular üretimden ve vergileri toplamaktan sorumludur. Serfler ise toprakta çalışarak vergilerini ürün olarak vermek ve askerlik yapmakla sorumludurlar.
  • Sosyal Sınıflar: Ekonomik kaynaklara aynı uzaklıkta yada yakınlıkta olan, üyelerinin siyasi güç ve iktidara erişebilirliği, toplumsal yaşam tarzları ve tercihlerinin birbirine benzediği, büyük bir topluluk kesiti olarak tanımlanabilir.
Sanayileşmiş ve ekonomik olarak gelişmiş toplumlarda üç sosyal sınıftan söz edilebilir :
  1. Üst Sınıf : Gayrimenkul ve menkul sahipliği, işveren, sanayici veya üst düzey yönetici
  2. Orta Sınıf (beyaz yakalılar) : Masa başı iş yapan, profesyonel mesleklere sahip olanlar, devlet görevlileri…
  3. Alt Sınıf (mavi yakalılar) : İmalatta çalışan işciler, el emeği ile çalışanlar, devlet görevinde daha alt ücretli işlerde çalışanlar.
  • Sosyal sınıflar kanunla ya da dinsel açıklamayla oluşturulmaz. 
  • Kazanılmış bir konum olabilir. 
  • Ekonomik temelli farklılıklara dayanır. 
  • Formal ilişkiler içinde belirlenir.
Toplumsal tabakalaşma Kuramları 

Karl Marx
  • Sosyal sınıf kutuplaşmayla oluşur. 
  • Sınıfsal mücadele vardır. 
  • Mülkiyet ilişkileri üretim araçlarının kontrolüne dayalıdır. 
  • Sınıf çelişkisi çözülemez.

Max Weber
  • Sosyal sınıf ve statü; politik parti tabakalaşmasının boyutlarıdır. 
  • Sosyal sınıf ekonomik çıkarlara ve zenginliğe bağlıdır. 
  • Pazar ilişkileri içindedir. 
  • Bireyin yaşam fırsatlarını belirler. 
  • Mülk sahipliği ön plandadır. 
  • Sosyal statü; şan,şeref,ünvandır. 
  • Partiye üye olmak ayrıcalık sağlar.

Weber'in tabaklaşma kuramında üç kavram önemlidir : 
İktidar-Güç, Egemen ve Üstün olma, Toplumsal Eylem


Yapısal İşlevselci Okul - T.Parsons, K.Davis ve W.E Moore

Tabakalaşma tarihten bağımsızdır ve o anda var olan toplumdadır. İhtiyaçlara göre işlevler belirlenir. Bütünü oluşturan parçalardır. Her türlü yeteneğe ihtiyaç vardır. Bazı işlevler diğerlerinden önemlidir. Herkesin farklı yetenekleri bulunur. Eğitim fedakarlıktır. Eğitime yüksek ödüller verilirse hevesli olurlar. Herkes aynı işi yapamaz.

E. O. Wright 

  • Karl Marx’ın sınıf kavramını modern topluma uygulamıştır.
  • Küçük burjuva sınıfı ile 3 sınıftan oluştuğunu söyler.

Toplumsal Hareketlilik 

  • Aile mesleğindeki değişikliktir. 
  • Yukarı hareketlilik modern toplumda, aşağı hareketlilik ilkel toplumda görülür. 
  • Yukarı hareketlilik konum değiştirme ve liyakattir. (D.V. Glass)

Kesişme Modeli: İş yaşamı odaklı işçilik gitmiş, tüketim odaklı yeni bir toplum gelmiştir. Sosyal sınıf, etnik köken, toplumsal cinsiyet eşitsizliklere neden olmuştur.

Pierre Bourdie

  • Sosyal sınıfların belirlenmesinde hobilere bakılmalı. 
  • Ölçek geliştirmede ilk çalışmayı yapmıştır.
  • Toplumsal sınıfların belirlenmesinde yaşam tarzı, tüketim, hobiler gibi farklı zevklere hitap edebilen konuların çalışılması gerektiği üzerinde durmakta ve ekonomik, sosyal sermaye, kültürel sermaye ve sembolik sermaye gibi dört yeni değişkenin eski sınıf analizlerindeki meslek , gelir, eğitim değişkenlerinin yerini alması gerektiğini savunmaktadır.

Baumann: Tüketimden dışlanmışlık.

  • Kast sisteminin meşruluğu ikinci hayat inancıyla olmaktadır.
  • Orta sınıfta imaj ve markaya düşkünlük vardır.

  • Mutlak Yoksulluk : Hanelerin ve bireylerin asgari geçim standardının altına düşmesini ve hesaplanmış yoksulluk sınırının altına düşenleri tanımlar.
  • Göreceli Yoksulluk : Konfora ve iyi yaşam koşullarına sahip olmanın olanaksız ve son derece kısıtlı hale gelecek kadar yatersiz kalması olaran tanımlanır.

Siyaset

FELSEFE Ders Notları
Sosyal Bilimlerde Temel Kavramlar 

Siyaset
  • Siyaset sadece ortak yaşamı mümkün kılan kurallarla ilgilenmez, aynı zamanda toplum halinde yaşamanın gerektirdiği kararlar ve karar alma süreçleri ile de ilgilenir.
  • Kimlerden ne kadar vergi alınacağı, bu vergilerin ne kadarına yol, su, elektrik gibi altyapılarına ne kadarının  harcanacağı, sosyal harcamalara, kamu yatırımlarında önceliğin hangi alanlara ve hangi bölgelere verileceği siyasetin ilgilendiği kararlar ve karar alma süreçlerinin başında gelmektedir.
  • Siyaset bir kez olup biten bir durumdan çok bir süreç olup, ortak kuralları birkez koyduktan sonra süreç sona ermez. Siyaset sürekli yenilenen ittifaklar yapma sanatıdır.
  • Her toplumsal kural siyasetle ilgili değildir. Ahlak, örf ve adet kurallarının ihlali halinde devreye bir ötorite girmez, toplumsal baskıya güvenilir.
  • Toplumsal hayatın doğasında çatışma olgusu yatar. Siyaset bu çatışmayı kontrol altında tutmaya ve düzenlemeye gayret gösterir.
Thomas Hobbes: "İnsan insanın kurdudur."
Hobbes bu sözüyle toplum halinde birarada yaşayan insanlardan bahsettiğimizde, birbirinden çok farklı, kıt olan maddi kaynaklarla birlikte manevi duygusal veya statüye ilişkin değerler içinde birbiriyle mücadele eden insanlarla gelir. Eğer mücadele sürecinde herkesin uyması gereken ortak kurallar olmazsa güçlü olanın hiç bir sınır tanımadan güçsüzü ezdiği bir kaos ve kargaşa durumundan bahsetmektedir.
 
Siyaset Biliminin Temel Kavramları ve Siyasal İdeolojiler
  • İktidar: Muhalefete rağmen yaptırım gücü olan. İktidar, bir kimsenin kendi istediğini bu talebe yönelik muhalefetin varlığına rağmen yaptırabilme gücüdür.
  • Meşruiyet: Osmanlıca "şer" kökünden gelir. Temel yasa olan "Şeriat"'a uygunluğu ifade eder. İktidara itaat etmeyi normal, olağan, olması gereken bir eylem olarak gösterebilmek demektir.
  • Devlet : Bölünmez, devredilemez egemen olan güç. Hukuki olarak egemenlik ve ülke sınırları içinde hakim olan kendisinde başka sınırlama kabul etmeyen herkesi bağlayan kararlar alan en üstün güç.
  • Egemenlik: Siyasal gücü ifade etmeye yarayan soyutlamadır.
  • Ulus-Devlet ve Küreselleşme: Modern toplumlarda devlet, ulus-devlet olarak nitelenir. Modern devletlet kendilerini bir ulus ile özdeşleştirirler. Devlet ulus egemenliğinin soyut tezahürüdür. Küreselleşmenin ulus-devletin sonunu getireceği iddia edilmiştir. Teknolojinin gelişimi küreselleşmenin hızını etkileyen dinamik bir hüviyettir.
  • İdeoloji: Düşünceleri inceleyen bilim (Tracy) Üst düzey siyasal aktörlerin sıradan insanları siyasete çekmesini kolaylaştırır. İdeoloji kelimesi ilk kez Fransız Destut de Tracy tarafından "düşünceleri inceleyen bilim" anlamında kullanılmıştır. Karl Marx ideolojiyi sınıf ve sömürü gerçekliğini gizlemek için egemenler tarafından oluşturulmuş düşünceler anlamında kullanmıştır. İdeolojiler insanları siyasal eyleme yani siyasete katılmaya çağırır. İdeoloji kısa, basit ve anlaşılır bir biçimde sıradan insanların duygularına hitap etmektir.
  • Liberalizme göre; güçlü ama sınırlı devlet olmalı. Liberal ideolojinin öne çıkardığı temel değer birey ve bireyin özgürlüğüdür. Birey özgürlüğüne en büyük tehdit devletten gelir, ancak liberalizm devletsiz bir toplum düşünmez. Liberalizm için devlet "gerekli şeytan"'dır.
  • Sosyalizm ekonomik eşitlik, paylaşma, kardeşlik, topluluk ve kolektif mülkiyet gibi değerleri öne çıkarır. Sosyalizmde Liberalizm gibi aydınlanma düşüncesinin ürünüdür. Karl Marx sosyalizm tarihinde dönüm noktasıdır. Marx'dan önce kaynakların eşit dağildığı eşitsizliklerin olmadığı bir toplum hayali kuran ütopyacı sosyalistler vardı.
  • Muhafazakarlık toplumu değiştirmeye çalışmadığı için ideoloji değildir. Özel mülkiyet kutsal değildir fakat çok önemlidir. Edmund Burke muhafazakarlığın babası  sayılmaktadır. Tezlerini Fransız Devriminin eleştirisi üzerinden açıklamaya çalışmıştır. Muhafazakarlara göre aklın gücü abartılmamalıdır. İnsan aklı mükemmel olmayacak kusurlu bir yaratıktır, bu nedenle toplumda hiç bir zaman mükemmel ve kusursuz olmayacaktır.
  • Sosyal Demokrasi; işçi sınıfının, devirmek yerine siyasetle kapitalizmi yenmesini anlatır. Kaynağında sosyalizme barışcı parlamenter yollardan geçme fikri yatar.
  • Faşizm bir ulus yada ırkın üstünlüğünü vurgulayan, devleti öne çıkaran otoriter bir 20.Yüzyıl ideolojisidir. Liberal değerler demokrasi ve aydınlanma düşüncesi karşıtlığı öne çıkmaktadır. Kesif propaganda ve acıtasyon faşizmin temel özelliğidir.
  • Milliyetçilik Her milletin kendi devletine sahip olması gerektiğini ifade eder. Devlet hakim milleti temsil eden bir kurum olarak milli kimlik ile örtüşmelidir. Devletin sınırları içinde mümkün olduğunca tek bir millet yaşamalıdır düşüncesi hakimdir. 

Adli Psikoloji

FELSEFE Ders Notları
Psikolojiye Giriş
Adli Psikoloji

Hukuk ve psikolojinin kesişim alanında yer alan adli psikoloji için adalet psikolojisi suç psikolojisi eş anlamlı olarak kullanılan terimdir. 

Türkiyede Adli Psikolojinin Tanımı: Hukuk davaları ve ceza davalarında yasaların uygulanmasında cezaların düzenlenmesinde ve infazında psikolojinin bilimsel bilgi ve yöntemlerinin kullanıldığı psikolojinin bir alt dalıdır. Adli psikoloji insanların yasalar yasaların insanlar üzerindeki etkilerini inceleyen bilim dalıdır.

Adli Psikolojinin Tarihi

İlk defa 1505’te İngiltere’de delilik nedeniyle bir ceza yargılamasında beraat kararı verildi. Ancak ceza davalarında davalının akıl sağlığının yerinde olmamasının cazai sorumluluğu ortadan kaldırdığına dair bir prensibin kabulu 1843 yılında McNaughten davası olarak bilinen davada gerçekleşti.

1896’da Leipzig’de bir mahkemede Von- Schrenk- Nortzing ilk defa “ adli psikolog” rolü ile katkı sunmuştur. 
 
W. Marston ise 1915’te yalan söyleyenlerin sinir sistemlerinin işleyişinde uyarılmaya bağlı bazı değişiklikler olduğu fikrinden hareketle ilk poligraf ( yalan makinesi) prototipini icat etti. Yine 20. yy. başlarında K. Marbe ABD’de ilk defa bir hukuk mahkemesinde, bir makinistin treni durdurabilmesi ile tehlikeyi gördüğü süre arasında belli bir zaman aralığı olabileceğine dair uzman bilirkişi görüşünü sundu. Ceza davaları dışında ilk defa adli alanda psikologlardan faydalanılması da bu dava ile gerçekleşmiş oldu.

Bu alanda bilimsel çalışmalar II. Dünya savaşı sürecinde yavaşlamıştır.
 
1990'lardan itibaren aile mahkemeleri,çocuk mahkemeleri,denetimli serbestlik büroları ile koruma kurullarında ceza infaz kurumlarında psikologlar uzman olarak görev yakmaktadır.

Klinik Psikoloji

FELSEFE Ders Notları
Psikolojiye Giriş
Klinik Psikoloji
 
Klinik psikoloji, bireyin duygusal, bilişsel, davranışsal ve psikolojik sıkıntılarını ve zorlamalarını anlamak, bunların gelecekteki seyirlerini yordamak ve hafifletmek amacıyla bilimi, teoriyi ve uygulamayı birleştiren psikolojinin alt alanıdır. Bu alanda uzman psikologlara ise, klinik psikolog denilmektedir.

Birbiriyle Yakından İlişkili Ruh Sağlıgı Uzmanlık Alanları

Psikiyatr: Tıp Fakültesinden mezun olduktan sonra psikiyatr alanında uzmanlaşan hekimdir. Psikiyatr anormal davranısların tedavisinde ilaç kullanmakla, fiziksel hastalıkları tedavi etmekte ve inceleme yapmakta yetkili tıp hekimlerinden oluşan alandır.

Psikolojik Danışman: Normal ve orta düzeyde sıkıntı ve uyum problemi yaşayan birey yada gruplarla çalışan meslek grubudur. Psikolojik Danışma ve Rehbetlik Bölümlerinden mezun olanlar bu alanda hizmet vermektedir.

Sosyal Hizmet Uzmanı/Sosyal Hizmet Çalışanı: Ekonomik, sosyal ve kültürel yönden sıkıntı içinde bulunan kişi grup yada toplulukların sorunlarını tanımaları , sahip oldukları olanakları kullanmaları cevredeki olanakları araştırmaları ve yararlanmalarına yönelik hizmet veren uzmandır.Sosyal hizmet bölümlerinden mezun olan bu meslek grubu çalışanları psikolog ve psikiyatrdan farklı olarak daha cok aile ortamı , çalışma koşulları okul ortamı yada sosyal çevrede çeşitli düzenlemeler yaparak bireylerin sorunlarının azaltılmasına katkı sağlar.

Sağlık Psikologları: 4 yıllık lisans eğitiminden sonra sağlık psikolojisi alanında yüksek lisans yaparak uzmanlaşan meslek grubudur. Temel çalışma alanı olarak hastalıkların önlenmesi, iyi sağlık koşullarının yaratılması geliştirilmesi ve devam ettirilmesi yada tıbbi rahatsızlığa sahip kişilerin tedavi edilmesine yönelik araştırma ve uygulama yapar.

Sosyal Psikoloji

FELSEFE Ders Notları
Psikolojiye Giriş
Sosyal Psikoloji

Sosyal psikoloji; insanı özelliklede başka insanlarla ilişkileri bağlamında anlamaya çalışır. Hayatın insana dair her yönü hakkında söyleyecek sözü olan çok geniş ve zengin bir bilim dalıdır. Klinik psikolojisi,psikolojik sorunları olan insanları anlamak ve tedavi maksadını taşır. Sosyal psikoloji ise daha genel olarak ''normal'' insanı anlamak arzusundadır. 

Sosyal Psikolojinin Kısa Tarihi

Alanın tarihçesini biçimlendiren en önemli olaylardan biri, Hitler Almanyasından kaçan çok sayıda sosyal psikologun 1930 ve 40'lı yıllarda Amerikaya yerleşip buradaki üniversitelerde başarılı çalışmalarda bulunması olmuştur. Nazizm ve Faşizm akımlarının psikolojik kökenlerini anlama arzusu ve 2.Dünya savaşının gerekleri bu dönemde alanın sorduğu sorular üzerinde etkili oldu. Bugün sosyal psikoloji psikolojinin değişik alt dallarda içinde en dinamik olanlarından biridir ve sosyal psikologlar dinden politikaya aşktan önyargıya saldırganlıktan işbirliğine insana dair akla gelebilecek her konuyu anlayıp anlatmaya çalışırlar.  

Sosyal Psikolojinin İki Temel İlkesi

Sosyal psikologlara çalışmalarında insan doğasına dair bazı temel varsayımlar eşlik ve rehberlik eder. Bunlardan birincisi insanların dünyayı olduğu gibi değil kendi oldukları gibi görmeleridir. Gerçekliği algılayışımızda dışarıdaki objektif dünya kadar kendi benliğimizin de rolü vardır.

Sosyal psikologların kendilerine düstur kabul ettikleri ikinci ilkeyse sosyal etkinin çok yaygın ve güçlü olduğudur.

İnsanlar Ne İster?
  • Hayatımız üzerinde hakimiyet sahibi olmak. Bu güdü bizi kendimizi başkalarını ve hayatın bizimle alakalı kısımlarını en doğru biçimde anlamaya ve bu bilgiyi kendi lehimize kullanıp hayyatta arzuladığımız noktalara gelmemizi sağlamayıa sevk eder.
  • Sevmek , sevilmek, ait olmak. Başkalarıyla yakın ilişkiler içinde olmak,onlar tarafından kabul görmek…
  • Benliğimizi değerli görmek. İyi düzgün sevilesi bir insan olduğumuza bir anlamda varoluşumuzun ''doğru'' olduğuna inanmak. Ortalamanın üstü etkisi: Araştırmalar insanların çogunun kendilerini okul başarısı, iş performansı, zeka, popülerlik, sportiflik, liderlik, araba sürme becerisi ve daha pek çok konuda ortalamanın üstünde gördüğünü belgelemektedir. Çoğunluğun ortalamanın üstünde olması istatistiki açıdan mümkün olmadığından bu olgu benliğimizi degerli görme ihtiyacımızın bir uzantısı olarak görülür.

Çocuklukta Sosyal Gelişim

FELSEFE Ders Notları
Psikolojiye Giriş
Çocuklukta Sosyal Gelişim

Çocuğun bilişsel ve dil gelişimiyle paralellik gösteren sosyal gelişim, toplumsallaşma, benlik ve kişilik oluşumu gibi süreçleri kapsar. Bu süreçte çocuk yaşadığı sosyal çevrenin değerlerini öğrenir, hangi davranış ve duyguların ne kadar ne derece gösterilmesi konusunda bilgi sahibi olarak önce başkalarının yani ailedeki yetişkinlerin yönlendirmeleriyle sonrada kendi öz kaynaklarını kullanarak sosyal davranış  ve duyguları beklenen yönde gösterme yolunda ilerler. Bu sosyal bilginin bir kısmı yetişkinlerin öğretmesi yolula edinilir çoğu kısmı ise dolaylı yollarla aile ve toplumdaki yaşantı sırasında kendiliğinden kazanılır.

Sosyal Davranışlar

Sosyal gelişim literatürüne bakıldığında ele alınan temel gelişimsel özellikler olumlu sosyal davranışlar ve bunlarla ilişkili olan diğer ahlaki ve duygusal gelişimsel becerilerdir. Toplumların uyumlu işleyişi için önemli olan sosyal ağların oluşumuna katkıda bulunan olumlu sosyal davranışlar sosyal gelişimin belli başlı bileşenlerinden biri olarak görülür.

Olumlu sosyal davranışların sergilenmesinde empati (eşduyum) büyük rol oynar. Empati bir başkasının duygusal durumunu ve yaşadığı hissi kavrayıp aynı veya benzer duyguyu kişinin bizzat kendisininde yaşaması anlamına gelir.

Sosyal gelişimin bir başka temel bileşenide anti-sosyal davranışlar, yani saldırgan ve yıkıcı davranışlardır. Başkalarına veya onlara ait şeylere zarar vermeyi amaçlayan hareketler olarak tanımlanır.

Saldırgan davranışlar
  • Fiziksel Saldırganlık
  • Sözel Saldırganlık
  • İlişkisel saldırganlık
Olumlu sosyal davranışlar  ve Saldırgan davranışların gelişiminde hem biyolojik, hem de çevresel faktörlerin etkili olduğu ortaya koyulmuştur.

Sosyal Gelişimi Açıklamaya Yönelik Kuramlar

Sosyal gelişimini açıklamaya yönelik kuramın ortaya koyduğu önermeler (ampirik) araştırmalar ile test edilebilir. Sosyal gelişime dair kuramların belli başlıları:
  • Psikanalitik Kuram
  • Davranışçılık Kuramı
  • Sosyal Öğrenme Kuramı
  • Bilişsel Gelişim Kuramı
  • Etolojik Kuram
  • Ekolojik Sistemler Kuramı
Psikanalitik Kuram

Psikoseksüel Gelişim Kuramı (Freud) 

Sigmund Freud (1910) tarafından geliştirilen kuram, insanın çoğunlukla farkında olmadığı dürtüler ve çatışmalarla hareket eden bir varlık olduğunu varsayar. Bilinçaltı süreçlerin önemine vurgu yapar.

Freud’ a göre insan EROS ve THANATOS olmak üzere iki temel dürtüyle dünyaya gelmektedir. Eros ya da yaşam içgüdüsü, yeme, içme, cinsellik gibi yaşamı devam ettirmeye yarayacak bedensel bütün ihtiyaçları karşılayan aktiviteleri yönetir ve hayatta kalmayı sağlar. Thanatos, ölüm içgüdüsü ise, dövüşme, öldürme, mazoşizm gibi davranışlarla ifade edilen yok edici bir güçtür. Bu kuram enerjiyi, cinsel enerji (libido) olarak tanımlar.

Çocuklar 5 ayrı gelişim döneminden geçerler. Bu gelişim dönemleri:
  1. Oral (0-1 yaş)
  2. Anal (1-3 yaş)
  3. Fallik (3-6 yaş)
  4. Gizil (6-13 yaş)
  5. Genital (13-19 yaş)
Gelişim sürecinin sağlıklı ilerleyebilmesine engel olan iki temel olumsuz süreç vardır. Bu süreçler Engellenme ve Aşırı doyum süreçleridir. Engellenme, aşırı doyurulmasından daha güçlü takılmalara yol açar. Freud, çocuğun gelişimini üç farklı yapı içinde tanımlar: id (dürtü), ego (rasyonel) ve süperego (ahlak).

İd (Dürtü) : Doğuşta var olan ve yeni doğan bebeğin biyolojik iç güdülerini doyurma fonksiyonu bulunan yapıdır. İd, bilinçsizce ve irrasyonel şekilde işler.

Ego (Rasyonel) : Kişiliğin bilinçli, rasyonel kısmını oluşturur. Ego’nun işlevi, içgüdülerin rasyonel bir biçimde doyumunu sağlamaktır. Örneğin; aç çocuk ağlayıp bağırmak yerine, yiyeceğe nasıl ulaşabileceğini düşünüp mantıklı bir yol bulabilir.

Süperego (Ahlak) : Çocuğun hareketlerine rehber olan ahlak kurallarından oluşur ve gerçek anlamda bir içsel denetçidir.  3-6 yaşla arasında olur. Süperegonun gelişimi, içselleştirme süreciyle çok yakından bağlantılıdır. İçelleştirme, toplumsal değer ve davranışları kendisininmiş gibi benimsemedir. içselleştirmeyle, bir yetişkinin gözetimi olmaksızın gerekli ahlaki davranışları gösterir hale gelir. Böylece vicdan gelişimi sağlanır. Vicdan ve içselleştirme gibi önemli gelişimsel süreçlerden süperego sorumludur. 3-6 yaşlarındaki ebeveyn çocuk ilişkisi süperegonun gelişiminde çok etkilidir.

Aristoteles

FELSEFE Ders Notları
İlkçağ Felsefesi
Aristoteles

Aristoteles ya da kısaca Aristo MÖ 384 — 7 Mart MÖ 322 dolaylarında Trakya'daki Stageira'da Makedonya kralı II. Amyntas'ın (Philippos'un babası) hekimi olan Nikomakhos'un oğlu olarak dünyaya gelmiş ve genç yaşlarında Atina'ya giderek Platon'un Akademia'sına girmiştir. Platon ile Batı düşüncesinin en önemli iki filozofundan biri sayılır. Fizik, gökbilim, ilk felsefe, zooloji, mantık, siyaset ve biyoloji gibi konularda pek çok eser vermiştir.

Aristoteles MÖ 385 dolaylarında Atina'ya tekrar dönmüş ve kendi okulunu kurmuştur.Okul "Liseus" isimli bir bölgede olduğu için Liseum adıyla anılmış, okul öğrencileri tartışmalarını genellikle yürüyüş yollarında gezinerek yaptıkları için bu okulun öğrencilerine peripathetikler (gezinenler) de denmiştir.

Aristoteles düşünce tarihine etkileri bakımından başta gelen eserlerinden biri, mantık disiplinini adeta tek başına inşa ettiği Organon'dur. Bu eser kategoriler (Kategoriai), Peri Hermeneias  (Önerme Üzerine), I.Analitikler (Analytika I), II Analitikler (Analytika II), Topikler (Topika) ve Sofistik Çürütmeler (Peri Sophistikon Elegkon) adlarını taşıyan altı kitaptan oluşur ve akıl yürütmenin dayandığı temel ilkeleri inceler.

Aristoteles'in felsefenin gelişimini çağlar boyu en çok etkilemiş eseri Metafizik, onun "ilk felsefe" (protephilo sophia) dediği varlık sorunlarını ele alan eserdir.

Aristoteles'in Varlık Anlayışı

Ona göre Platon, idealarla fenomenler, tümel ile tekil arasında inandırıcı bir bağlantı kuramamıştır. Bu bağlantıyı kurmak için yaptığı bütün denemelere rağmen, idealar dünyası fenomenler dünyasından ayrı, başka bir dünya olarak kalmıştır. İdea öğretisi öz ile görünüşü, varlık ile oluşu birbirinden koparıp ayırmıştır. Platon'un birbirinden ayırdığı bu iki dünyayı birisi algılanan ,öteki düşünce ile kavranan kendi gerçek kavramında yeniden birleştirmek Aristoteles'in başlıca problemi olacaktır. İdea ile fenomen arasında öyle bir bağlantı kurulmalı ki bu bağlantı bize algılananı kavramsal bilgi ile açıklayabilmeyi sağlasın. 

Bu bağlantıyı da Aristoteles şöyle kuruyor: Ona göre idealar, tek tek nesnelerin özüdür; bunların varlıklarının varoluşlarının nedenidir; bunun böyle olduğunu göstermek de felsefenin ana ödevidir. Platon da iki ayrı dünya vardı: İdealar dünyası (asıl gerçek olan dünya; duran, kendi kendisiyle hep aynı kalan dünya), bir de duyu dünyası (meydana gelip yok olan nesnelerin, boyuna değişen şeylerin dünyası). Aristoteles için ise idealar dünyası duyular dünyasının içindedir.

Aristoteles felsefi görüşleri bakımından bir miktar Platoncu olsada bir çok önemli noktada hocasıyla ayrı düşmüştür. Bu ayrımın en belirgin olduğu konu varlık konusudur.

Aristoteles Platon'un eidos yada idea kavramlarını aynen benimsemiş ve eserlerinde kullanmıştır. Ama onlara yüklediği anlamlar Platon'un anlamlarından farklı olmuştur.

Aristoteles görünür şeyleri yani maddeyi (hylea) idea öz yada form ile bir arada, iç içe ele alan bu özgün varlık anlayışı, beraberinde birçok soru işareti getirmektedir. Bunların ilki görünür şeylerle ideaların yada madde ile özün birbirleriyle ilişkilerinin ne olduğu sorusudur.

Aristoteles maddenin ancak form ile gerçekik kazandığını form sayesinde biçimlenip niteliğe büründüğünü varlığa geldiğini düşünmekteydi.

Platon

FELSEFE Ders Notları
İlkçağ Felsefesi
Platon

Platon, MÖ 427/428 yılı dolaylarında Atina'da doğdu. Ailesi Atina'nın ileri gelenlerindendi. Çocukluğundan itibaren iyi bir eğitim aldı. Sporlar, şiirle ve değişik düşünsel disiplinlerle ilgilendi.

Platon ya da Eflatun Antik klasik Yunan filozofu, matematikçi ve batı dünyasındaki ilk yüksek öğretim kurumu olan Atina Akademisinin kurucusudur. Bu akademi aynı zamanda günümüzdeki modern üniversite oluşumunun başlangıcı olarak da kabul edilir. Platon'un akıl hocası Sokrates ve öğrencisi Aristoteles ile birlikte bilim ve Batı felsefesinin temellerini atmıştır. Platon, Sokrates'in öğrencisiydi. Sokrates'e ilişkin bilgilerin çoğu Platon'un diyaloglarından edinilmiştir. Asıl adı Aristokles olan düşünür, geniş omuzları ve atletik yapısı nedeniyle, Yunanca Platon (geniş) lakabı ile anılmıştır.

Felsefe tarihinin en büyük düşünürlerindendir ve etkisi günümüze kadar gelebilmiş, sistematik felsefe çağının başlangıcını taşıyan filozoftur. Sokrates'in öğrencisi olmuş ve onun sorgulama yönteminden etkilenmiştir. Yaşadığı dönemde Atina, oligarşiyi savunanlar ile demokrasi yanlıları arasında şiddetli çekişmelere sahne olmaktaydı. Platon hem ailesinden dolayı hem de özel ilgisi onu sitedeki siyasal yaşamın bir parçası haline getirmiştir, iktidarı elinde bulunduran oligarşi yanlıları, zaman zaman şiddete başvurmakta ve Sokrates'ide kendi amaçları için alet etmeye çalışmışlardı. Demokrasi yanlılarının yönetime gelmesi ile de Sokrates suçu olmadığı halde Atina gençliğini sapkın inanışlara yönlendirdiği için idama mahkum edilmiştir. Bu duruma yakından şahit olan öğrencisi Platon yaşananların derin tesiri altında kaldı ve siyasi bakımdan da demokrasi karşıtı bir düşünceyi hayatı boyunca hep korudu. Bu olaydan sonra siyasetten vazgeçip felsefeye yöneldi ve çeşitli seyahatlere çıktı. 40 yaşından önce gittiği Güney italya'da yaygın bir düşünceye sahip Pythagoras'ın öğretilerinden etkilendi. M.Ö. 387-388 dolaylarında Atina'da Akademia adında felsefe, matematik, geometri, astronomi ve fizik eğitiminin verildiği okulu kurdu. Bu aynı zamanda Batı düşüncesinin ilk büyük akademisi olarak anılacaktı. Okul hem Platon'un kendi hayatında hem de düşüncesinin gelişiminde önemli bir adım oldu. Okulda Aristoteles de öğrenim görüyordu.

Platon, ilk büyük dizgesel yaklaşımı olan, bir dizge kuran, büyük bir filozoftur. Bazı yorumcular, Platon'un en önemli yanının, doğrunun araştırılmasında biricik kılavuz olarak "akıl"ı kabul etmesi olduğunu belirtmişlerdir. 

Hemen hemen hepsi diyalog şeklinde olmak üzere 30'dan fazla eser yazmıştır. Önemli eserleri dil, düşünce ve zaman bakımından seyirleri şöyle gruplanmaktadır:

Sokratik Dönem Eserleri : Gençlik döneminde kaleme aldığı ve Hocası Sokrates'in etkilerini taşıyan eserlerdir.  Savunma, Kriton, ion, Lakhes, Kharmides, Euthyhron, Lysis ve Devletin 1. Kitabı) Bu eserlerdeki amaç, erdemin ve onun alt türlerini tanımlama çabasını, erdemin değişen görünümünü değil, değişmez özünü bulabilme arayışıdır.

Geçiş Dönemi Eserleri : Hocasının eserlerinden sıyrılıp kendi özgün eserlerini ortaya koyduğu yapıtlardır. Protagoras, Gorgias, Menon, Euthydemos, Kratylos

Olgunluk Dönemi Eserleri : Özgün düşüncesini ortaya koyduğu ve Platoncu söylemin doruğa çıktığı eserlerdir. Symşposium, Phaidon, Devlet, Phaedrus

Yaşlılık Dönemi Eserleri : Öğretilerini çeşitli açılardan sınamaya ve sorgulamaya yönelik eserlerdir. Theaetetos, Parmenides, Sofist, Devlet Adamı, Philebos, Timaois, Yasalar.

Sofistler ve Sokrates

FELSEFE Ders Notları
İlkçağ Felsefesi
Sofistler ve Sokrates

Sofist 

Eski Yunan'da sofist ifadesi erken dönemde yetkin şairler için kullanıldığı gibi, Thales, Bias, Solon gibi toplumda saygın bir konuma yerleştirilen bilge ve düşünürler içinde kullanılıyordu. İfadenin bu kullanımına zıt olarak sofist nitelemesi, geç dönemde bazı oyun yazarlarının ve Platon'un metinlerinde kazanç peşinde koşan toplumsal saygınlığını yitirmiş yetenekli öğretmenler içinde kullanılmıştır. Platon döneminde öne çıkan sofistler ile birlikte Thales'in bilindiği Yedi Bilge'nin de sofist olarak adlandırılması bu ifadenin kullanım yaygınlığı hakkında fikir vermektedir

Yedi Bilge
  • Miletli Thales
  • Mytileneli Pittakos
  • Prieneli Bias
  • Solon
  • Linduslu Kleobulos
  • Chenli Myson
  • Sparta'lı Chilon
Sofistler, retoriği, bireyi sitede başarılı ve mutlu kılacak olan pratik yaşam becerilerinin başlıcası olarak görmekte ve onu politik erdem (politik arete) olarak nitelemekteydiler.

Sofistler dile hakim olmak ve nitelikli nutuklar üretebilmek için dilin ve düşüncenin yapısının ve işleyişinin iyi bilinmesi gerektiğini düşünüyorlardı. Bu yüzden dili ve düşünceyi sistematik biçimde incelediler ve bu konuda önemli görüşler geliştirdiler.

Sofisler insan, bilgi ve toplum anlayışları tamamen insan-merkezcilik esasına dayandırılmıştı. İnsan-merkezcilik, başta varlık ve bilgi olmak üzere evrendeki tüm olguları insandan yola çıkarak açıklamaya çalışır. İnsanı her şeyin ölçüsü kılan bu anlayışta insan hakikati bulup çıkarmaz, onu bizzat kurar, üretir.

Sofistler doğa düzeni (physei) ile toplum ya da yasa düzenini (nomoi) birbirinden kesin biçimde ayıran ilk düşünürler olmuşlardır. Bu anlayışta insan, elbette doğanın bir parçasıdır ama diğer canlıların aksine, kendisine bambaşka bir dünya yaratabilmekte, kendi yasasını ve doğruluğunu üretebilmektedir. Doğada adalet, güzellik ya da iyilik gibi nitelemeler bulunmaz. Bunlar insanın kendisinin ürettiği ve ancak yasa düzeninde anlam kazanan kavramlardır.

Sofist tezleri en iyi özetleyen cümle "İnsan her şeyin ölçüsüdür" ifadesidir.

Sofistler insanı "politika yapan hayvan" olarak tanımlamaktaydılar. Bu tanımlama Platon ve Aristoteles tarafından da büyük ölçüde benimsendi ve "homo societus" ifadesinde nihai anlatımını buldu. Latince'deki "insan" (homo) ve "toplum" (societus) sözcüklerinden türetilmiş olan bu ifade insanın, özü itibariyle toplumsal bir varlık olduğunu vurgular. Başlıca Sofistlerden biri olan Gorgias "Hiç bir şey yoktur, olsa da bilinemez, bilinse de ifade edilemez" demiştir. Bu ifade, varlığın algısının kişiden kişiye değiştiği ve bu yüzden insanlar arasında varlığın niteliğine ilişkin özlü bir uzlaşının sağlanamayacağı düşüncesine dayanır.

Parmenides, Anaksagoras ve Demokritos

FELSEFE Ders Notları
İlkçağ Felsefesi
Parmenides, Anaksagoras ve Demokritos

Parmenides'in felsefesi Elea ismi verilen bölgede etkinlik göstermesi nedeniyle Elea felsefesi olarakta adlandırılmaktadır. Elea felsefesi İtalya'daki Pitagoras okulunun fikir olarak devamıdır.

Parmenides'in Temel Felsefesi
  • Her şey bir'dir ve sadece bir vardır. Değişim yoktur. "Bir" bir küredir. Toprak, hava, su ve ateş gibi bir şey değildir.
  • Her şey ezeli ve ebedidir. Yoktan varlık, varlıktan yokluk meydana gelmez.

Parmenides öne sürdüğü değişim Yunanca'da kinesis sözcüğüyle ifade edilmektedir.

Kinesis Nedir?
  • Niteliksel değişme, bir şeyin özelliklerinin değişmesidir.
  • Niceliksel değişme, herhangi bir şeyin çoğalıp azalması
  • Mekandaki yer değiştirme yani hareket
  • Herhangi bir şeyin özünün değişmesi, dönüşüm
Parmenides'e göre, içinde yaşamakta olduğumuz evrenin, biri duyularımıza hitap eden öteki ise ancak akılla kavranabilecek olan iki görünümü vardır. Bunlardan ilki tamamen bir yanılgıdır ve duyular bize yokluk diye bir şeyin var olduğunu, evrende değişimin hüküm sürdüğünü söyler. Oysa akıl, yokluğu da değişimi de yadsımak gerektiğini bildirmektedir.

  • Görünüş (değişme) aldanıştır.
  • Görünüş zihnimizin yarattığı bir dünyadır.
  • Gerçek ise değişmez. 
  • Gerçeği akılla kavrarız.
  • Aklı olan insan gerçeğin değişmediğini, herhangi bir çokluk içermediğini, bir olduğunu kavrar.
Parmenides'in sorduğu en önemli soru : Nesne, obje Nedir?

Parmenides'e göre bir nesnenin en temel özelliği var olması olsada bu var olmanın hangi anlamda olduğunu söylememiştir. Yani fizik nesne midir, hayal midir, mitolojik, zihinsel yada inanma nesnesi midir? Bunu ortaya koymamıştır. Bunların ortak özelliği var olmaktadır. Var olmasını sağlayan şey de düşünmedir. Yani düşünmek ile var olmak  bu noktada özdeştir. Parmenides buradan hareketle felsefesini oluşturmuştur. Düşündüğüm her şey var olandır ve buda gerçektir. Ama ne tür bir gerçek olduğu ortaya konmamıştır. Parmenides aynı zamanda kavramsal düşünmeye giden yolu açmıştır. Var olmayan bir şey düşünülemez diyerek gerçekliği ve düşünceyi özdeşleştirdiğinde kavramlar dünyasının kapılarını da aralamış oldu.

Nesne Türleri
  • Fizik Nesneler
  • İdeal Nesneler
  • Zihinsel Nesneler
  • Hayali Nesneler
  • Dini Nesneler
Anaksagoras

Anaksagoras, evreni Empedokles'in yaptığı gibi dört unsura indirgemek yerine, spermatalar adını verdiği sonsuz sayıda unsur olduğunu ve tüm görünür evrenin bu unsurların birleşimlerinden ibaret olduğunu savunmaktaydı. Evrenin temel gerçekliğini birden çok maddi unsura dayandırdığı için o da Empedokles ve Demokritos gibi "çoğulcu maddeciler" arasında sayılır.

Anaksagoras, evrenin başlangıcındaki kaos durumunda her şeyin her şeyle karışmış durumda olduğunu, her şeyin her şeyde olduğunu savunmaktaydı. Şeyler, bu kaotik durumda henüz kendilerini diğer şeylerden ayrı kılacak herhangi bir niteliğe, biçime, sınıra sahip değillerdi.

Evreni meydana getiren unsurları, başlangıcındaki kaotik durumdan düzen, yani kosmos durumuna geçiren şey Nous'un ayrıştırıcı faaliyetidir. Nous, şeyleri birbirlerinden ayrıştırıp tabii sınırlarına kavuşturmak şeklinde işler ve bu yönüyle evrenin görünür düzenin nedeni olur.

Anaksagoras'a göre, Nous'un ayrıştırıcı gücüne rağmen evrendeki şeyler birbirinden asla mutlak anlamda ayrılamazlar. Bu yüzden evrende hiç bir şey yalın halde değildir. Her şeyde her şeyden bir miktar bulunmaktadır. Bu kuraldan bağışık olan tek varlık Nous'tur. Bazı şeyler Nous'tan da bir miktar pay taşısalar da, Nous'un kendisi yalın ve katıksız bir yapıdadır.

Ruhu bedenden, aklı maddeden kesin biçimde ayıran ve bir duyularımıza hitap eden, öteki yalnızca akılla kavranabilen iki alem öngören anlayışa "metafizik ikicilik" (metafizik düalizm) denir. Anaksagoras'ın Nous'u spermatalardan yani maddeden ayırması, bazı yorumcuların onu metafizik ikiciliğin öncüsü olarak değerlendirmelerine yol açmıştır.

Temel Görüşleri
  • Oluş ve yok olma olgularını reddetmiştir.
  • Evrende hareket ve dönüşümün varlığını kabul etmiştir.
  • Çoğulcu maddecidir.
  • Evren düzenini tek bir ilkeden yola çıkarak açıklamıştır.(Çoğulcu maddeci)
  • Spermata evreni olşturan sonsuz sayıdaki madde olarak görmüştür.
Anaksagoras Nous Kavramı
  • Naos diğer şeylerden farklı olarak arı ve yalındır.
  • Bazı şeyler Noustan bir miktar pay alır.
  • Nous şeyleri birbirinden ayırır ve yönlendirir.
  • Nous akıldır.Nous şeylerin kaostan çıkmasını sağlamıştır.
Anaksagoras Spermata Kavramı
  • Sonsuz sayıdadır.
  • Spermatalar birbirinden farklı özelliklere sahiptir.
  • Evreni meydana getirmişlerdir.
  • Kaosta birbirine karışmış haldedirler.
  • Spermata şeyler arasında ayrımı yapacak şekilde görülmemiştir.

Demokritos

Parmenides, mantıksal içerikli bazı akıl yürütmelerle doğa dünyasını baştan sona mantıksal bir içeriğe bürümüştü. Demokritos'un atomculuğu, doğa düzenini Elea mantığının etkilerinden korumaya yönelik etkili bir girişim olarak değerlendirilir.

Demokritos'a göre evrendeki her şey, kendi içlerinde hiçbir boşluk içermeyen, yine kendi içlerinde değişmez ve parçalanmaz olan, sonradan var olmamış ve yok olmayacak olan bazı temel unsurlardan oluşmaktaydı. Demokritos bu temel unsurlara "parçalanmaz", "bölünmez" anlamına gelen "atoma" adını vermiştir. Parmenides'in varlığa atfettiği tüm özellikleri atomlara atfetmiştir.

Demokritos'a göre atomlar ve boşluktan başka bir şey yoktur. Yani tüm evren düzeni, boşlukta birbirleriyle birleşen ve birbirlerinden ayrışan atomlardan ibarettir. Tüm oluş onların bir araya gelip dağılmalarıdır. Evrendeki her şey, onların oluşturdukları farklı birleşimlerden ibarettir.

Demokritos'a göre ruh bile atomların oluşturduğu bir birleşimden ibarettir. Ama ruhu oluşturan atomlar çok daha ince ve yuvarlak yapılı oldukları için diğer atomlara göre daha hareketlidirler ve bu da ruhun diğer maddelerden büsbütün ayrı olmasını sağlar.

Demokritos'un atomculuğunda hareket ya da oluş, artık maddenin kendiliğinden hareketi değildir, madde ya da atomlar arasındaki bir güçtür. Yani maddeler arası bir çekimdir, benzer atomlar arasındaki itilim ya da çekimdir.

Demokritos, Parmenides'in doğaya ilişkin teşhislerinin mantıksal bir nitelik taşıdığını, oysa fiziksel olanın mantıksal olandan farklı olduğunu keşfetmişti. Böylece felsefe tarihinde fiziksel olan-mantıksal olan ayrımını ilk kez belirgin biçimde ortaya koydu.

Demokritos, atomların, biri ikincil olan ve duyulara hitap eden, diğeri birincil olan ve ancak akılla kavranabilen iki yönleri olduğunu savunmaktaydı. Atomların birincil nitelikleri, evrendeki tüm değişime ve çokluğa rağmen değişmeden kalan şeyi oluştururken, ikincil nitelikler atomların duyularımıza hitap eden ve değişkenlik sergileyen tüm niteliklerinden sorumluydular.

Demokritos'un Atomlara Atfettiği Özellikler 
  • Ruh da atomlardan oluşmaktadır.
  • Evrendeki herşey atomların farklı birleşiminden oluşur.
  • Atomların birincil ve ikincil nitelikleri bulunmaktadır.
  • Atomların hareketini belirleyen güç aralarındaki benzerliktir.
Empedokles, Demokritos ve Anaksagoras'ın Benimsediği Ortak Yargılar
  • Evrende hareket vardır.
  • Evrendeki oluşu reddetmemişlerdir.
  • Üçüde çoğulcu maddecidir.
  • Üçüde akla önem vermişlerdir.
Demokritos ile Anasagoras'ın benimsediği ortak düşüncelerden biride : 
Her ikiside hareketi maddeden ayrı bir ilke olarak ele almıştır.

Demokritos'a göre iki tür haz vardır : 
  1. Bedensel Hazlar : Bunları ölçülü yaşamak gerekir. Bedeni ne ezmek nede rahat bırakmak gerekir.
  2. Zihinsel Hazlar : Kalıcı olan hazlardır. Varlığı temaşa etmek esasına dayanırlar.

Eski Mısır Tarihi ve Uygarlığı

FELSEFE Ders Notları
Eski Mısır Tarihi ve Uygarlığı

Mısır Çoğrafyası
Nil Vadisinde gelişmiştir. Kuzeyde Delta Bölgesinden Güneyde Assuan'daki birinci çağlayana kadar uzanıyordu. Mısır, kuzeydeki aşağı Mısır (Nil Deltası) ve güneyde vadi boyunca uzanan yukarı Mısır olmak üzere iki ayrı bölümden meydana gelmektedir. Batı ve doğuda çöllerle, kuzeyde kıyıya paralel uzanan sıradağlarla ve güneyi çağlayanlarla çevrilidir.

Mısır Tarihi
Paleolitik (Eski Taş Çağı) Çağ'dan beri insanlar yaşamaktaydı. İklim daha nemli ve günümüz ekvator iklimine daha yakındı. Yeni Krallık döneminde yerleşmiş bir geleneğe göre İ.Ö 3000 yıllarında Menes adlı efsanevi kral  o zamana kaar ayrı krallıklar olduğu düşünülen Aşağı ve yukarı Mısır'ı birleştirmiştir. Menes'in gerçekten yaşadığı tartışmalıdır. Ülkenin birleşmesinden önceki döneme ait belgeler vardır. Güney Mısır'ın başkenti olduğu sanılan Hierakonpolis'te Kuzey Mısırlılarla savaşırken betinmlenmiş Akrep adlı bir kralı gösteren anıtlar bulunmuştur.

Erken Devir (İ.Ö 3000-2650) 1. ve 2. Sülaleler : Yukarı Mısır'daki Abidos, Aşağı Mısırdaki Memfis ve Orta Mısırdaki Tinis kentleri sülalelerin oturduğu kentlerdir. Erken devir sonlarında Mısır sınırları güneyde Birinci Çağlayan'a kadar uzanmıştır. Bu dönemde Mısır devlet yönetimi oluşturulmuş ve yüzyıllarca kullanılacak olan krallık modeli geliştirilmiştir. Ayrıca hiyerogli yazı bu dönemde geliştirilmiştir. Klasik Mısır sanatı ortaya çıkmıştır.

Eski Krallık (İ.Ö. 2650-2134) 3. ve 4. Sülaleler : 3. Sülalenin 2. kralı Cose (İ.ö 2630-2611)'in veziri İmhotep tarafından yapılan basamaklı piramit firavun mezarlarının ilk görkemli örneğidir. İmhotep aynı zamanda baş heykeltraşdı. Büyük saygı gören İmhotep Yunan-Roman döneminde de şifa dağıtan tanrı olarak tanınmıştır. 4.sülale firavunları Keops  (İ.Ö 2551-2528), Kefren (İ.Ö. 2520-2494) ve Mikerinos (İ.Ö. 2490-2472) Gize'de yaptırdıkları piramitler Mısır'ın meşhur anıtlarıdır. Sülalenin diğer firavunlarından Racedef (2528-2520) piramit yaptırmıştır. Sakkaradaki basamaklı piramidin karşısında Güneş Tanrısı RA için anıtsal bir tapınak yaptırmış ondan sonra gelen beş kralda bu tür tapınak ve piramitler  yaptırmaya devam etmişlerdir.Eski krallık zamanında topraklar güneyde aşağı Nubya Kuzeyde Sina yarımadasına kadar uzanıyordu.Ancak 6.sülalenin son firavunu II.Pepi döneminde bir gerileme dönemi yaşanmış 7. ve 8. sülaleler zamanında (İ.Ö. 2150-2134) başa geçen firavunlar otoriteyi kaybetmişlerdir.

Eski Mezopotamya Tarihi ve Uygarlığı

FELSEFE Ders Notları
Eski Mezopotamya Tarihi ve Uygarlığı

Mezopotamya'nın Tarih Öncesi ve Çoğrafyası
Mezopotamya, Yunanca mesos ve potamos yani orta ırmak kelimelerinden gelmekte olan çoğrafi bir terimdir. Güneyde basra Körfezi ve Kuzeyde Toros Dağlarından, Doğu'da Zagros Dağları ve Batı'da Suriye Çölüne kadar uzanan alan için kullanılmaktadır.

Paleolitik Çağ'ın ekonomisinin avcılık ve toplayıcılıktan besin üretimi evresine geçişi, insanlık tarihinin en önemli aşamalarıdır. İ.Ö 10.000 yıllarında başlayan bu çağa, Beolitik Çağ, Yeni Taş Çağı yada Cilalı Taş Çağı gibi isimler verilir. İnsanoğlunun ilk köyleri kurmaya başladığı dönemdir. Kalıcı ilk konutlar bu dönemde yapılmışlardır. Daha sonra bunalrı üretim izledi ve buğday, arpa, bezelye ve mercimek tarımı yapıldı. Koyun, keçi, sığır, köpek ve domuz gibi hayvanlar evcilleştirildi.

Eski Mezopotamya Tarihi

Sümerler, Erken Hanedanlar Dönemi (İ.Ö 2900-2350) 
Sümerler güney Mezopotamya da her bir bir kralın yönetimindeki kent devletlerinde yaşadılar. Bu kentlerin hepsi merkezi bir tapınak etrafında kurulmuşlardı. Ve kentlerin çevreleri surlar ile çevriliydi. Surların dışında köyler bulunmaktaydı.  Urukagina, İ.Ö 2360'larda ilk yazılı reformları ile tanınır. Erken sülaleler döneminin son yıllarında Umma ile Lagaş şehirleri aralarında yer alan toprakların hakimiyeti için savaşmaya devam ediyorlardı. Bu dönemde Umma şehrinin başına geçen Lugalzaggezi Lagaş'ı yağmaladı. Uruk kralı oldu. Fakat Akkadların gelişi ile Lugalzaggezi Akkadlı Sargon'a İ.Ö. 2334'te yenildi. ve Mezopotamya'da üstünlük Akkadlara geçti.

Akkadlar (İ.Ö. 2350-2150)
Sami kökenli bir topluluktur. Sümerler döneminde Mezopotamyaya göçmüşlerdir. Sümer kültürünü benimsemişlerdir. Sümerler sonrası Mezopotamyada lider konumuna gelen Akkadlar daha sonra yine güçlü konuma ulaşak Sami kökenli Assur ve Babil halklarınada öncülük etmişlerdir. Akkadlar Sümerlerden farklı olarak kent devlerinden ziyade Evren veya Dünya Krallığı kavramını Mezopotamya'ya getirmişlerdir.

Akkad hanedanını kuran Kral 1.Sargon'dur. (İ.Ö. 2334 - 2279) Başkent olarak Agade kentini kuran Sargon kayıtlara göre 34 savaş yapmıştır. Doğuda Elam'a, kuzeyde Suriye, Lübnan ve Toroslar'a kadar yaptığı seferler onu ilk dünya hakimi yapmıştır.

Dünyanın Oluşumu ve Tarih Öncesi Çağlar

FELSEFE Ders Notları
Uygarlık Tarihi


Evren, Dünya ve Canlıların Oluşumu
Tam olarak bilinmemekle birlikte, evrenin yaşının yaklaşık 15 milyar yıl olduğu tahmin edilmektedir. Evren, oluştuğundan bu yana sürekli büyümekte ve evrendeki yaklaşık 200 milyar galaksi, sürekli olarak birbirlerinden uzaklaşmaktadır. Zamanın başlangıcında, yani 15 milyar yıl önce, bu nokta büyümeye başlamıştır. Bu olaya Big Bang yani Büyük Patlama adı verilir. Big Bang, evrenin nasıl oluştuğunu açıklayan teoriler arasında en çok kabul gören teoridir. Big Bang, aslında gerçek bir patlama değildir. Bu, daha çok hızla şişen, enerji ve uzaydan oluşan bir balona benzetilebilir. Big Bang’in ayrıntıları hâlâ bilimin en karmaşık sorunlarından biri olmaya devam etmektedir. Evren büyüdükçe soğumuş ve enerji yoğunlaşarak maddeye dönüşmüştür. 12 milyar yıl önce, yer çekimi gücünün yoğunlaşan maddeyi dev kümeler oluşturmaya itmesinin bir sonucu olarak galaksiler oluşmuştur. 5 milyar yıl önce, bizim güneş sistemimiz Samanyolu galaksisindeki orta boy bir yıldızın etrafında oluşmuştur.

Canlıların ortaya çıkışı hızlı bir biçimde olmuşsa da yaşam formlarının gelişimi daha yavaş oluşmuştur. Tek hücreliler ve sonrasında çok hücreliler meydana gelmişlerdir. Çok hücreli organizmalar yaklaşık 1.7 milyar yıl önce ortaya çıkmışlardır. Yaklaşık 570 milyon yıl önce Paleozoyik yani Birinci Zaman' da karmaşık çok hücreli organizmaların sayısında büyük bir artış olmuştur. Bu artış Kambriyen patlama olarak adlandırılmıştır. Mezozoyik yani ikinci zaman'da  dinozorlar 230 milyon yıl önce ve memelilerde 220 milyon yıl önce evrimleşmişlerdir. Ancak dönemin sonunda dinozorların soyu  büyük ihtimalle dünyaya düşen bir meteorun neden olduğu iklimsel değişiklikler yüzünden tükenmiştir. Senoyozik yani üçüncü zaman'da dinozorların yokolmasından sonra memeli hayvanların sayısı ve çeşitliliğinde bir artış olmuştur. Kuvaterner yani dördüncü zamanda ilk evresi olan Pleistosen dönem , günümüzden 2 milyon yıl öncesinden 10 bin yıl öncesine kadar sürmüştür. Paleolitik Çağ bu döneme rastlar. Pleistosen'in ikinci evresine Holosen adı verilir. Holosen dönem günümüzden 10 bin yıl önce yani Neolitik Çağ ile başlamıştır ve hala devam etmektedir.

Primatlar ve İlk Homininler
Primatlar, zoolojik sınıflandırmada memeliler sınıfı içerisinde yer alan takımlardan biridir. Primatlar takımının iki alt takımı vardır: Prosimiyenler ve Antropoidler.

Prosimiyenler: Maymun benzeri ufak primatlar olan lemurlar, lorisler, galagolar ve tarsierlerden oluşan primat alt takımıdır.
Antropoidler: Eski ve Yeni Dünya maymunları, büyük maymunlar ve insanın üyesi olduğu primat alt takımıdır.

Siyaset ve Toplum

FELSEFE Ders Notları
Sosyolojiye Giriş


Siyaset
  • Siyaset ve toplum iç içedri ve birbirlerini karşılıklı olarak etkilemektedirler.
  • Hükümet sanatı, kamusal hayat, uzlaşma, uyum/çatışma, gücün ve kaynakların dağıtımı gibi çeşitli içeriklere sahiptir.
  • Ülke devlet ve insan yönetimi demektir.
Siyaset Bilimi ve Sosyolojisi
Siyaset Bilimi : Yönetim aygıtları, kamu yönetim mekanizmaları ile seçimler, baskı grupları ve siyasal davranışlarla ilgilenirler. Siyasal otorite ile ilgili kurumların ve bu kurumların oluşmasında ve işlemesinde rol oynayan davranışların bilimidir.
Siyaset Sosyolojisi : Siyasal olguların sosyolojik analizi ve daha çok siyaset, toplumsal yapılar, ideolojiler ve kültürlerle ilgilenir.

Toplumsal Değişme ve Küreselleşme

FELSEFE Ders Notları
Sosyolojiye Giriş

Toplumsal Değişme
Toplumsal yapının kurumların toplumsal ilişkiler ağının davranış kalıplarının toplumsal norm ve değerlerinin zaman içimde olumlu veya olumsuz değişimini ifade eder. Nötr bir kavramdır. Gelişme ve ilerleme kavramlarıyla ilgilidir

Toplumsal Değişmeyi Etkileyen Faktörler
  • Fiziki çevre 
  • Kültürel faktörler
  • Teknoloji faktörü 
  • Demografik faktör
Toplumsal Değişme Temel Kavramlar
Anthony Giddens modern dünya gelişme seviyelerine göre ;
  • Birinci Dünya toplumları (Gelişmiş Ülkeler)
  • İkinci Dünya Toplumları (Sovyetler Birliği, Doğu Avrupa)
  • Üçüncü Dünya Toplumları (Gelişmekte olan toplumlar)
  • Yeni Sanayileşen Ülkeler (Brezilya, Türkiye)
Evrimci Yaklaşım
  • Evrim süreklidir ani değişmeler yoktur.
  • Evrim bütün toplumlarda görülür.
  • Evrimin belirli bir yönü vardır .
  • Doğal bir süreçtir.
  • Herhangi bir birim için kendi potansiyellerini gerçekleştirme sürecidir.
  • Zorunlu ve kaçınılmazdır.
  • Durağan ve düzenli toplum anlayışına sahiptir.
  • Amacı toplumsal aşamaların kanunlarını bulmaktır.
  • Avrupa toplumunu diğer toplumlara göre en üst ve model alması eleştirilmesine neden olmuştur.
  • Etnosantrik ve Avruğa merkezci bir bakışa sahiptir.
  • Comte evrimci yaklaşımın önde gelen isimlerindendir.
Modernleşme Okulu
  • Azgelişmişliğin nedenini az gelişmiş ülkelerde arar.
  • Walt Whitman Rostow toplumsal değişme açısından bu kuramda yer alır. 
  • Çevre ülkelerin az gelişmişlik nedeni kapitalist ülkelerdir.
  • Kapitalizm uluslar arası düzeyle örgütlenmektedir.
  • Merkez, çevre ve yarı çevre olmak üzere üç iş bölümü vardır..
  • Evrimci yaklaşımı benimsemiştir.
  • İdeal model olarak ABD'ni ele almaktadır.
  • Parons, Bert Hozelist, Walt withman Rastow

Sosyolojide Temel Yaklaşımlar

FELSEFE Ders Notları
Sosyolojiye Giriş


Sosyolojinin Gelişim Süreci

Sosyoloji biliminin gelişiminde katkıda bulunan bir çok yaklaşım bulunmaktadır. En etkili olanları Marx, Durkheim, Weber, İşlevselcilik Marxizm, Çatışma Teorisi, Sembololik Etkileşimcilik.

Saint Simon (1760-1825)
  • Sanayi toplum kavramını ilk ortaya atan kişidir.
  • Pozitivisttir aynı zamanda feodel ve askeri toplumlardan sanayi toplumlarına doğru gelişme gösterdiğini belirtmesi üzerine evrimcidir.
  • Hem sosyolist hem muhafazakar bakış açısına sahiptir.
  • İlk sosyolist ilk sosyologdur
  • Toplumsal değişmedeki problemlern muhattabının sosyal fizik olduğunu söyler.

Simon toplumu evrimci ve pozitivist bir kavramsal çerçevede ele alır. Simon bazı çevrelerde "ilk sosyolog, ilk sosyalist" olarak nitelendirilmektedir.

Auguste Comte (1798-1857)
  • Evrimci ve pozitivisttir.
  • Sosyoloji bilimini icat etmiş be pozitif sosyoloji geleneğinin öncüsü olmuştur.
  • Sosyolojinin isim babasıdır.
  • İnsan düşüncesi ve toplumsal evrim için söz konusu ettiği üç aşama vardır.. 
  • Bu aşamalar : Teolojik aşama , Metafizik ve pozitif dir.
  • Başvurduğu kavramlar, toplumsal statik (toplumsal düzen), toplumsal dinamik (toplumsal değişim) tarihsellik, pozitif aşamadır.
Comte toplumu biyolojik bir organizmadaki sisteme benzetir. Bu bakımdan biyolojideki anatomi ve fizyoloji ayrımına benzer şekilde sosyolojide de istikrarlı ilişkileri ve sosyal yapıyı inceleyen toplumsal statik ile toplumsal değişmeyi inceleyen toplumsal dinamik adı altında iki farklı çalışma alanı belirler. Toplumsal statiği toplumsal düzen ile toplumsal dinamiğide toplumsal değişme ve ilerleme ile özdeşleştirmiştir.

Toplum, Bilim ve Yöntem

FELSEFE Ders Notları
Sosyolojiye Giriş


Sosyoloji Nedir?
Sosyoloji insanların birbirleriyle ilişkilerinin bilimsel açıdan incelenmesidir. Sosyoloji “sosyal davranış”a yönelen “bilimsel” bir yaklaşımdır. Sosyolojinin konusunu oluşturan “sosyal davranış” insanlık tarihi boyunca varolagelmiş; bir süreklilik göstermiştir. Bu anlamda sosyologların ilgi alanına giren sosyal davranış laboratuarda icat edilmemiş ya da astronotların ayın yüzeyini keşfetmesi gibi  keşfedilmemiştir. Sosyal yaşamın  “özsel oluşturucuları” (sosyal olanı mümkün kılan davranış örüntüleri olarak düşünülebilir) insanlık tarihi kadar eskidir ve bazen görece ilksel ve basit formlarda basen de oldukça karmaşık sofistike ( formlarda var olagelmiştir. Söz konusu özsel süreklilik ve temelde benzer olma gerçeği, sosyal yaşamın  bilimsel açıdan incelenmesini olanaklı kılmaktadır. Belirli düzenlilikler ve tekbiçimlilikler her zaman vardır. Bunlar gözlemlenebilir, betimlenebilir, analiz edilebilir ve yorumlanabilirler.

Sosyolojinin Bireye Kazandıracağı Özellikler
Toplumsal sorunları görebilme
Daha farklı bir dünya olabileceğini görmek
Bildiklerimizi yeniden inceleme
Kesin doğruları çözümleme ve sorgulama alışkanlığı kazanma …

Sosyolojinin Konusu
İnsan davranışlarının sosyal yönünü oluşturmaktadır. Sosyoloji insan birlikteliği gerçeği üzerinde durur ve sosyal etkileşimin örüntüleşmiş düzenliliklerini inceler. Sosyoloji bir bilgi gövdesi olarak, insan ilişkileri gerçeğini alır ve bu merkez üzerinde yoğunlaşır. Söz konusu insan birlikteliğine katkıda bulunan veya ondan çıkan her şey sosyolojiktir.

Gelir Dağılımı ve Yoksullukla Mücadele

FELSEFE Ders Notları
Sosyal Politika



Gelir Dağılımı ile ilgili Temel Kavramlar 
Gelir Dağılımı : Bir ülkede belirli bir dönemde üretilen gelirin kişiler, gruplar yada üretim faktörleri arasındaki dağılımına denir.

Gelir Dağılımı Türleri: 
Kişisel Gelir Dağılımı :  
  • Bir dönemde üretilen milli gelirin, kişiler aileler ya da nüfus grupları arasında dağılımı 
  • Önemli olan gelirin kaynağı değil miktarıdır. 
  • Bu gelir dağılımının ölçülmesinde iki yöntem bulunur.
Lorenz Eğrisi
Kutu şeklinde bir diyagram olarak gösterilir. 
Diyagramın dikey ekseninde toplam gelirin, yatay ekseninde nüfus kümülatif yüzdeleri yer alır. 

Gini Katsayısı : Eşitsizliğin derecesini ölçen bir katsayıdır. 0-1 arasında bir katsayı almaktadır. Katsayı 1 e yaklaştıkça gelir eşitsizliğinin arttığını, 0 yaklaştığında gelir eşitsizliğinin azaldığını gösterir.