Duygular etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor.
Duygular etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor.

Duygular

FELSEFE Ders Notları
Duygular - Birey ve Davranış

Duygu ve Heyecan Kavramı 
Davranışlarımızın temelinde duygular ve heyecan bulunmaktadır.

Duygu : bireyin birşey hakkındaki hissettikleridir. Harekete geçmeyi sağlayan dürtülerdir. Duygu sözcüğü kök itibariyle Latince hareket etmek anlamında “motore” kelimesinden türemiştir. Başka bir ifade ile duygu sözcüğü “Emotion” yani hareket halindeki enerjiden gelir.

Heyecan :  Bir anda oluşan, kısa süreli ve daha yoğun bir şekilde hissedilen, içerisinde fizyolojik unsurları etkin bir biçimde barındıran durumdur.

Duygu yaşantısı vücutta farklı 3 düzeyde gerçekleşir.
  1. Öznel Yaşantı Deneyimi : Birey duyguları edindiği algılayış çerçevesi dahilinde yaşar. Her bireyin yaşadığı öznel bir duygu yaşantısıdır.
  2. Duygusal Davranış Düzeyi : Bireyin yaşadığı duyguyla ilgili ortaya koyduğu davranıştır.
  3. Fizyolojik Olaylar : Yaşanılan duygu durumuna göre değişiklik gösteren, kalp atışında, soluk alıp vermesinde vb. durumlardır.
Vücutta meydana gelen değişimlerin çoğu otonom sinir sistemine bağlı olarak sempatik bölümün harekete geçmesiyle ilgilidir.

Korku ya da öfke gibi duygu durumlarında sempatik bölümle ilişkili olarak;
  • Kalp atışı ve solunumu artar.
  • Göz bebekleri büyür.
  • Salya salgılanması katlanır.
  • Kan beyne doğru harekete geçmede kullanılmak üzere iskelet kaslarına yönelir.
  • Kanın pıhtılaşma hızı artar.
  • Kan şekeri enerji sağlama adına kanda daha yoğun hale gelir.
  • Deriden kanın çekilmesiyle tüyler dikleşir.
Yoğun duygu durumu geçtiğinde ise parasempatik bölüm dengeleyici sistemlerle vücudu normale döndürmektedir.

Duygu ve Davranış İlişkisi

Duygular bir davranışı başlatan, sürdüren ve yönlendiren süreçlerdir. Güdülerin genel olarak hangi davranışlarla sonlanacağını kestirmek daha mümkündür. Ancak yaşanan duygu ve heyecanlar sonucunda herkeste ortak davranışın oluşacağı gibi bir çıkarımda bulunulamaz.

Sonuç olarak duygular davranışı harekete geçirir fakat bu süreçte insandan insana farklılaşan davranış şekillerini görmek mümkündür. Bireylerin yaşadıkları duygular kendi davranışlarını harekete geçirebildiği gibi aynı zamanda diğer insanların da davranışlarını harekete geçirebilmektedir.

Bireylerin yaşadıkları duygular bulundukları ortamın duygusal atmosferini de değiştirebilmektedir. Bu durum bir nevi duyguların bulaşması olarak adlandırılabilir. Bireyin duyguları bireyi harekete geçirdiği gibi belli bir işi gerçekleştirme aşamasında bireyin performansını da etkiler.

Yerkes ve Dodson Yasası

Herhangi bir işten önce bireydeki kaygı düzeyinin yüksek olmasından dolayı yapabileceği işi yapamama durumudur.
Duyguların ifadesi beyindeki limbik sistem ve otonom sinir sistemi tarafından koordine edilir. Sağ beyin duyguların yönetiminde daha etkilidir.

Duyguların Sınıflandırılması 

Bazı araştırmacılar duyguları olumlu ve olumsuz şeklinde sınıflandırırken, bazı araştırmacılar da duyguları hoşa giden ve hoşa gitmeyen duygular olarak ayırır. Duyguları sınıflandırma ile ilgili önemli çabalardan biri Robert Plutchik tarafından ortaya konmuştur.

Plutchik çevreye uyum sağlayan duygular:
  • Korku
  • Sevinç/neşe
  • Kızgınlık
  • Üzüntü
  • Tiksinti
  • Umut
  • Kabul etme
  • Hayret
Duygu çemberinde farklı duygular birleşerek daha farklı ve geniş çapta duygular elde edilir.

Neşe+beklenti  = iyimserlik
Kabul etme+korku  = teslim olma
Sürpriz+üzüntü = hayal kırıklığı
Öfke+iğrenme = hor görme
Neşe+ kabul etme = aşk, sevgi
Beklenti+öfke = hırçınlık
Korku+sürpriz = dehşet
İğrenme+üzüntü = pişmanlık gibi.


Duygu Kuramları 

W. James - Cari Lange Kuramı : Beden çevrede gerçekleşen belirli özelliklere göre tepkide bulunur. Gözlerin büyümesi, tüylerin diken diken olması beraberinde duyguları oluşturmaktadır.

Örneğin: Issız bir sokakta köpekle karşılaşan bir kişi köpeği gördükten sonra vücudunda fizyolojik değişiklikler meydana gelir. Bedendeki bu değişiklikler beraberinde korkuya yol açar. İnsanların korktukları için değil de kaçtıkları için korktuklarını ileri süren bir anlayıştır.

Bu kurama başlıca eleştiriler;
  • İç organlar diğer organlara kıyasla sinirsel yapı ile fazlaca desteklenmedikleri için içsel olarak yaşanan değişiklikler gerçekleşir. Bu nedenle İç organlarını heyecana ilişkin hissedilenlerin kaynağı olarak görmek çok da mümkün değildir. 
  • Duygu ile ilgili vücutta oluşabilecek fiziksel değişiklikleri yapay olarak herhangi bir ilaç yardımıyla da elde etmek mümkündür. 
  • Bireyler aynı duygu durumu için farklı tepkiler verebilirler. Korku kimilerinde ağlama, kimilerinde titreme yaratır. James-Lange kuramı bu durumu açıklamakta yetersizdir. 
  • Otonom sistem duygusal durumlar karşısında birbirinden çok farklı tepkiler üretmeyebilir. 
  • Şayet fizyolojik süreçler korku ve diğer duyguların yaşanmasına neden oluyorsa, omurilik felci olan kişilerin daha az ve seyrek duygu durumları yaşamaları gerekir. Ancak fizyolojik tepkilerden yoksun olmalarına rağmen omurilikleri boyun bölgesinden zarar ören kişiler duygulan aynı yoğunlukta yaşayabilirler.
Cannon Bard Kuramı : Walter Cannon ve Philip Bard’a göre duygular ve bedensel davranışlar aynı anda ortaya çıkmaktadır. Durumu başlatacak bir olay algılandığında ve bir şekilde beyin tarafından süreç başlatıldığında, beyin otonomi sistemi ile kasları ve duygu ile ilgili geçmiş deneyimleri barındıran bilişsel aktiviteleri harekete geçirir. Cannon Bard kuramı James-Lange kuramının eksikliklerini geliştirme ve düzeltme anlamında önemlidir.

Cannon Bard kuramına en büyük eleştiri, vücudun tepkileri ile duyguların aynı zamanda uyanma geçtiklerine ilişkin kısmınadır.

Örneğin : Acı, ağrı veya tehlike algısı ile ilgili uyarım biz korku ve kaygıyı daha yaşamadan o ana ilişkin fizyolojik uyarım durumunu arttırabilir.

Bilişsel - Stanley Schachter ve Jerome E. Singer Kuramı :
  • Durum duyu organları tarafından hissedilir.
  • Otonom sistem uyarılır.
  • Bilişsel etiketleme durumu başlar. Kişinin içinde bulunduğu ortam, geçmiş deneyim vb.
  • Karşılaşılan durum geçmiş deneyimler doğrultusunda değerlendirilmeye başlanır. Buna geri bildirim mekanizması denir.
  • Bu kurama göre uyarılan birey bu durumu çevredeki ipuçları eşlğinde yorumlar.
Plasebo Etkisi : Kişilerin gerçek bir tedavi olmaksızın, aslında hiçbir fizyolojik etkisi olmayan ve ilaç sanılarak içilen haplar yoluyla tedavi gördükleri inancıyla iyileşme göstermelerini anlatan kavramdır. Burada hiçbir fizyolojik etkisi olmamasına rağmen iyi geleceğine inanılan haplar içildikten sonra duygusal anlamda bir rahatlama sağlanmaktadır.

Sosyobiyolojik Kuram : İnsanların çevreye uyum sağlamada toplumsal davranış göstermesidir. Kızgınlık duygusu insanı korurken, mutluluk duygusu insanların yakınlaşmasını sağlamaktadır. Bu kuram duyguların fizyolojik temellerini açıklama konusunda sınırlılıklar içerir.

Duyguların İfade Edilmesi

Jest ve Mimikler : Duygu ve düşünceleri destekleyerek gözle görülür, somut hale gelmelerinde katkıda bulunan hareketlerdir. Jest ve mimikler bazen istendik bazen istenmediktir.

Esas Jest ve Mimikler: Duygu ve düşünceleri destekleyen, somut hale getiren hareketlerdir.
  • Anlatım jest ve mimikler : Tüm insanlarda ortak olarak görülen hareketlerdir. Mutluluk, öfke, üzüntü vb.
  • Toplumsal jest ve mimikler : Bireyin toplumsal rolü gereği ortaya koymak zorunda olduğu hareketlerdir.
  • Şematik jest ve mimikler : Tiyatro oyuncularının, pandomim sanatçılarının yaptıkları taklit hareketlerdir.
İkincil Jest ve Mimikler : Toplumsal nitelikte olmayan esneme, hapşırma, öksürme gibi bedensel hareketlerdir. 

İletişimde beden dili duygu ile ilgili mesajın aktarılmasında önemlidir. Omuzların ve sırtın eğik ya da dik olması bireyin içinde bulunduğu durumu ile ilgili ipuçları verir. Bireylerin diğer bireylerle aralarında bıraktıkları mesafede sözsüz iletişimin belirleyici unsurudur. Belirgin bazı davranışlar herhangi bir söz söylenmese de duyuları yansıtabilir. Kızgınken kapının çarpılması gibi.