Felsefe Ders Notları 1 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor.
Felsefe Ders Notları 1 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor.

Çocuklukta Sosyal Gelişim

FELSEFE Ders Notları
Psikolojiye Giriş
Çocuklukta Sosyal Gelişim

Çocuğun bilişsel ve dil gelişimiyle paralellik gösteren sosyal gelişim, toplumsallaşma, benlik ve kişilik oluşumu gibi süreçleri kapsar. Bu süreçte çocuk yaşadığı sosyal çevrenin değerlerini öğrenir, hangi davranış ve duyguların ne kadar ne derece gösterilmesi konusunda bilgi sahibi olarak önce başkalarının yani ailedeki yetişkinlerin yönlendirmeleriyle sonrada kendi öz kaynaklarını kullanarak sosyal davranış  ve duyguları beklenen yönde gösterme yolunda ilerler. Bu sosyal bilginin bir kısmı yetişkinlerin öğretmesi yolula edinilir çoğu kısmı ise dolaylı yollarla aile ve toplumdaki yaşantı sırasında kendiliğinden kazanılır.

Sosyal Davranışlar

Sosyal gelişim literatürüne bakıldığında ele alınan temel gelişimsel özellikler olumlu sosyal davranışlar ve bunlarla ilişkili olan diğer ahlaki ve duygusal gelişimsel becerilerdir. Toplumların uyumlu işleyişi için önemli olan sosyal ağların oluşumuna katkıda bulunan olumlu sosyal davranışlar sosyal gelişimin belli başlı bileşenlerinden biri olarak görülür.

Olumlu sosyal davranışların sergilenmesinde empati (eşduyum) büyük rol oynar. Empati bir başkasının duygusal durumunu ve yaşadığı hissi kavrayıp aynı veya benzer duyguyu kişinin bizzat kendisininde yaşaması anlamına gelir.

Sosyal gelişimin bir başka temel bileşenide anti-sosyal davranışlar, yani saldırgan ve yıkıcı davranışlardır. Başkalarına veya onlara ait şeylere zarar vermeyi amaçlayan hareketler olarak tanımlanır.

Saldırgan davranışlar
  • Fiziksel Saldırganlık
  • Sözel Saldırganlık
  • İlişkisel saldırganlık
Olumlu sosyal davranışlar  ve Saldırgan davranışların gelişiminde hem biyolojik, hem de çevresel faktörlerin etkili olduğu ortaya koyulmuştur.

Sosyal Gelişimi Açıklamaya Yönelik Kuramlar

Sosyal gelişimini açıklamaya yönelik kuramın ortaya koyduğu önermeler (ampirik) araştırmalar ile test edilebilir. Sosyal gelişime dair kuramların belli başlıları:
  • Psikanalitik Kuram
  • Davranışçılık Kuramı
  • Sosyal Öğrenme Kuramı
  • Bilişsel Gelişim Kuramı
  • Etolojik Kuram
  • Ekolojik Sistemler Kuramı
Psikanalitik Kuram

Psikoseksüel Gelişim Kuramı (Freud) 

Sigmund Freud (1910) tarafından geliştirilen kuram, insanın çoğunlukla farkında olmadığı dürtüler ve çatışmalarla hareket eden bir varlık olduğunu varsayar. Bilinçaltı süreçlerin önemine vurgu yapar.

Freud’ a göre insan EROS ve THANATOS olmak üzere iki temel dürtüyle dünyaya gelmektedir. Eros ya da yaşam içgüdüsü, yeme, içme, cinsellik gibi yaşamı devam ettirmeye yarayacak bedensel bütün ihtiyaçları karşılayan aktiviteleri yönetir ve hayatta kalmayı sağlar. Thanatos, ölüm içgüdüsü ise, dövüşme, öldürme, mazoşizm gibi davranışlarla ifade edilen yok edici bir güçtür. Bu kuram enerjiyi, cinsel enerji (libido) olarak tanımlar.

Çocuklar 5 ayrı gelişim döneminden geçerler. Bu gelişim dönemleri:
  1. Oral (0-1 yaş)
  2. Anal (1-3 yaş)
  3. Fallik (3-6 yaş)
  4. Gizil (6-13 yaş)
  5. Genital (13-19 yaş)
Gelişim sürecinin sağlıklı ilerleyebilmesine engel olan iki temel olumsuz süreç vardır. Bu süreçler Engellenme ve Aşırı doyum süreçleridir. Engellenme, aşırı doyurulmasından daha güçlü takılmalara yol açar. Freud, çocuğun gelişimini üç farklı yapı içinde tanımlar: id (dürtü), ego (rasyonel) ve süperego (ahlak).

İd (Dürtü) : Doğuşta var olan ve yeni doğan bebeğin biyolojik iç güdülerini doyurma fonksiyonu bulunan yapıdır. İd, bilinçsizce ve irrasyonel şekilde işler.

Ego (Rasyonel) : Kişiliğin bilinçli, rasyonel kısmını oluşturur. Ego’nun işlevi, içgüdülerin rasyonel bir biçimde doyumunu sağlamaktır. Örneğin; aç çocuk ağlayıp bağırmak yerine, yiyeceğe nasıl ulaşabileceğini düşünüp mantıklı bir yol bulabilir.

Süperego (Ahlak) : Çocuğun hareketlerine rehber olan ahlak kurallarından oluşur ve gerçek anlamda bir içsel denetçidir.  3-6 yaşla arasında olur. Süperegonun gelişimi, içselleştirme süreciyle çok yakından bağlantılıdır. İçelleştirme, toplumsal değer ve davranışları kendisininmiş gibi benimsemedir. içselleştirmeyle, bir yetişkinin gözetimi olmaksızın gerekli ahlaki davranışları gösterir hale gelir. Böylece vicdan gelişimi sağlanır. Vicdan ve içselleştirme gibi önemli gelişimsel süreçlerden süperego sorumludur. 3-6 yaşlarındaki ebeveyn çocuk ilişkisi süperegonun gelişiminde çok etkilidir.

Aristoteles

FELSEFE Ders Notları
İlkçağ Felsefesi
Aristoteles

Aristoteles ya da kısaca Aristo MÖ 384 — 7 Mart MÖ 322 dolaylarında Trakya'daki Stageira'da Makedonya kralı II. Amyntas'ın (Philippos'un babası) hekimi olan Nikomakhos'un oğlu olarak dünyaya gelmiş ve genç yaşlarında Atina'ya giderek Platon'un Akademia'sına girmiştir. Platon ile Batı düşüncesinin en önemli iki filozofundan biri sayılır. Fizik, gökbilim, ilk felsefe, zooloji, mantık, siyaset ve biyoloji gibi konularda pek çok eser vermiştir.

Aristoteles MÖ 385 dolaylarında Atina'ya tekrar dönmüş ve kendi okulunu kurmuştur.Okul "Liseus" isimli bir bölgede olduğu için Liseum adıyla anılmış, okul öğrencileri tartışmalarını genellikle yürüyüş yollarında gezinerek yaptıkları için bu okulun öğrencilerine peripathetikler (gezinenler) de denmiştir.

Aristoteles düşünce tarihine etkileri bakımından başta gelen eserlerinden biri, mantık disiplinini adeta tek başına inşa ettiği Organon'dur. Bu eser kategoriler (Kategoriai), Peri Hermeneias  (Önerme Üzerine), I.Analitikler (Analytika I), II Analitikler (Analytika II), Topikler (Topika) ve Sofistik Çürütmeler (Peri Sophistikon Elegkon) adlarını taşıyan altı kitaptan oluşur ve akıl yürütmenin dayandığı temel ilkeleri inceler.

Aristoteles'in felsefenin gelişimini çağlar boyu en çok etkilemiş eseri Metafizik, onun "ilk felsefe" (protephilo sophia) dediği varlık sorunlarını ele alan eserdir.

Aristoteles'in Varlık Anlayışı

Ona göre Platon, idealarla fenomenler, tümel ile tekil arasında inandırıcı bir bağlantı kuramamıştır. Bu bağlantıyı kurmak için yaptığı bütün denemelere rağmen, idealar dünyası fenomenler dünyasından ayrı, başka bir dünya olarak kalmıştır. İdea öğretisi öz ile görünüşü, varlık ile oluşu birbirinden koparıp ayırmıştır. Platon'un birbirinden ayırdığı bu iki dünyayı birisi algılanan ,öteki düşünce ile kavranan kendi gerçek kavramında yeniden birleştirmek Aristoteles'in başlıca problemi olacaktır. İdea ile fenomen arasında öyle bir bağlantı kurulmalı ki bu bağlantı bize algılananı kavramsal bilgi ile açıklayabilmeyi sağlasın. 

Bu bağlantıyı da Aristoteles şöyle kuruyor: Ona göre idealar, tek tek nesnelerin özüdür; bunların varlıklarının varoluşlarının nedenidir; bunun böyle olduğunu göstermek de felsefenin ana ödevidir. Platon da iki ayrı dünya vardı: İdealar dünyası (asıl gerçek olan dünya; duran, kendi kendisiyle hep aynı kalan dünya), bir de duyu dünyası (meydana gelip yok olan nesnelerin, boyuna değişen şeylerin dünyası). Aristoteles için ise idealar dünyası duyular dünyasının içindedir.

Aristoteles felsefi görüşleri bakımından bir miktar Platoncu olsada bir çok önemli noktada hocasıyla ayrı düşmüştür. Bu ayrımın en belirgin olduğu konu varlık konusudur.

Aristoteles Platon'un eidos yada idea kavramlarını aynen benimsemiş ve eserlerinde kullanmıştır. Ama onlara yüklediği anlamlar Platon'un anlamlarından farklı olmuştur.

Aristoteles görünür şeyleri yani maddeyi (hylea) idea öz yada form ile bir arada, iç içe ele alan bu özgün varlık anlayışı, beraberinde birçok soru işareti getirmektedir. Bunların ilki görünür şeylerle ideaların yada madde ile özün birbirleriyle ilişkilerinin ne olduğu sorusudur.

Aristoteles maddenin ancak form ile gerçekik kazandığını form sayesinde biçimlenip niteliğe büründüğünü varlığa geldiğini düşünmekteydi.

Platon

FELSEFE Ders Notları
İlkçağ Felsefesi
Platon

Platon, MÖ 427/428 yılı dolaylarında Atina'da doğdu. Ailesi Atina'nın ileri gelenlerindendi. Çocukluğundan itibaren iyi bir eğitim aldı. Sporlar, şiirle ve değişik düşünsel disiplinlerle ilgilendi.

Platon ya da Eflatun Antik klasik Yunan filozofu, matematikçi ve batı dünyasındaki ilk yüksek öğretim kurumu olan Atina Akademisinin kurucusudur. Bu akademi aynı zamanda günümüzdeki modern üniversite oluşumunun başlangıcı olarak da kabul edilir. Platon'un akıl hocası Sokrates ve öğrencisi Aristoteles ile birlikte bilim ve Batı felsefesinin temellerini atmıştır. Platon, Sokrates'in öğrencisiydi. Sokrates'e ilişkin bilgilerin çoğu Platon'un diyaloglarından edinilmiştir. Asıl adı Aristokles olan düşünür, geniş omuzları ve atletik yapısı nedeniyle, Yunanca Platon (geniş) lakabı ile anılmıştır.

Felsefe tarihinin en büyük düşünürlerindendir ve etkisi günümüze kadar gelebilmiş, sistematik felsefe çağının başlangıcını taşıyan filozoftur. Sokrates'in öğrencisi olmuş ve onun sorgulama yönteminden etkilenmiştir. Yaşadığı dönemde Atina, oligarşiyi savunanlar ile demokrasi yanlıları arasında şiddetli çekişmelere sahne olmaktaydı. Platon hem ailesinden dolayı hem de özel ilgisi onu sitedeki siyasal yaşamın bir parçası haline getirmiştir, iktidarı elinde bulunduran oligarşi yanlıları, zaman zaman şiddete başvurmakta ve Sokrates'ide kendi amaçları için alet etmeye çalışmışlardı. Demokrasi yanlılarının yönetime gelmesi ile de Sokrates suçu olmadığı halde Atina gençliğini sapkın inanışlara yönlendirdiği için idama mahkum edilmiştir. Bu duruma yakından şahit olan öğrencisi Platon yaşananların derin tesiri altında kaldı ve siyasi bakımdan da demokrasi karşıtı bir düşünceyi hayatı boyunca hep korudu. Bu olaydan sonra siyasetten vazgeçip felsefeye yöneldi ve çeşitli seyahatlere çıktı. 40 yaşından önce gittiği Güney italya'da yaygın bir düşünceye sahip Pythagoras'ın öğretilerinden etkilendi. M.Ö. 387-388 dolaylarında Atina'da Akademia adında felsefe, matematik, geometri, astronomi ve fizik eğitiminin verildiği okulu kurdu. Bu aynı zamanda Batı düşüncesinin ilk büyük akademisi olarak anılacaktı. Okul hem Platon'un kendi hayatında hem de düşüncesinin gelişiminde önemli bir adım oldu. Okulda Aristoteles de öğrenim görüyordu.

Platon, ilk büyük dizgesel yaklaşımı olan, bir dizge kuran, büyük bir filozoftur. Bazı yorumcular, Platon'un en önemli yanının, doğrunun araştırılmasında biricik kılavuz olarak "akıl"ı kabul etmesi olduğunu belirtmişlerdir. 

Hemen hemen hepsi diyalog şeklinde olmak üzere 30'dan fazla eser yazmıştır. Önemli eserleri dil, düşünce ve zaman bakımından seyirleri şöyle gruplanmaktadır:

Sokratik Dönem Eserleri : Gençlik döneminde kaleme aldığı ve Hocası Sokrates'in etkilerini taşıyan eserlerdir.  Savunma, Kriton, ion, Lakhes, Kharmides, Euthyhron, Lysis ve Devletin 1. Kitabı) Bu eserlerdeki amaç, erdemin ve onun alt türlerini tanımlama çabasını, erdemin değişen görünümünü değil, değişmez özünü bulabilme arayışıdır.

Geçiş Dönemi Eserleri : Hocasının eserlerinden sıyrılıp kendi özgün eserlerini ortaya koyduğu yapıtlardır. Protagoras, Gorgias, Menon, Euthydemos, Kratylos

Olgunluk Dönemi Eserleri : Özgün düşüncesini ortaya koyduğu ve Platoncu söylemin doruğa çıktığı eserlerdir. Symşposium, Phaidon, Devlet, Phaedrus

Yaşlılık Dönemi Eserleri : Öğretilerini çeşitli açılardan sınamaya ve sorgulamaya yönelik eserlerdir. Theaetetos, Parmenides, Sofist, Devlet Adamı, Philebos, Timaois, Yasalar.

Sofistler ve Sokrates

FELSEFE Ders Notları
İlkçağ Felsefesi
Sofistler ve Sokrates

Sofist 

Eski Yunan'da sofist ifadesi erken dönemde yetkin şairler için kullanıldığı gibi, Thales, Bias, Solon gibi toplumda saygın bir konuma yerleştirilen bilge ve düşünürler içinde kullanılıyordu. İfadenin bu kullanımına zıt olarak sofist nitelemesi, geç dönemde bazı oyun yazarlarının ve Platon'un metinlerinde kazanç peşinde koşan toplumsal saygınlığını yitirmiş yetenekli öğretmenler içinde kullanılmıştır. Platon döneminde öne çıkan sofistler ile birlikte Thales'in bilindiği Yedi Bilge'nin de sofist olarak adlandırılması bu ifadenin kullanım yaygınlığı hakkında fikir vermektedir

Yedi Bilge
  • Miletli Thales
  • Mytileneli Pittakos
  • Prieneli Bias
  • Solon
  • Linduslu Kleobulos
  • Chenli Myson
  • Sparta'lı Chilon
Sofistler, retoriği, bireyi sitede başarılı ve mutlu kılacak olan pratik yaşam becerilerinin başlıcası olarak görmekte ve onu politik erdem (politik arete) olarak nitelemekteydiler.

Sofistler dile hakim olmak ve nitelikli nutuklar üretebilmek için dilin ve düşüncenin yapısının ve işleyişinin iyi bilinmesi gerektiğini düşünüyorlardı. Bu yüzden dili ve düşünceyi sistematik biçimde incelediler ve bu konuda önemli görüşler geliştirdiler.

Sofisler insan, bilgi ve toplum anlayışları tamamen insan-merkezcilik esasına dayandırılmıştı. İnsan-merkezcilik, başta varlık ve bilgi olmak üzere evrendeki tüm olguları insandan yola çıkarak açıklamaya çalışır. İnsanı her şeyin ölçüsü kılan bu anlayışta insan hakikati bulup çıkarmaz, onu bizzat kurar, üretir.

Sofistler doğa düzeni (physei) ile toplum ya da yasa düzenini (nomoi) birbirinden kesin biçimde ayıran ilk düşünürler olmuşlardır. Bu anlayışta insan, elbette doğanın bir parçasıdır ama diğer canlıların aksine, kendisine bambaşka bir dünya yaratabilmekte, kendi yasasını ve doğruluğunu üretebilmektedir. Doğada adalet, güzellik ya da iyilik gibi nitelemeler bulunmaz. Bunlar insanın kendisinin ürettiği ve ancak yasa düzeninde anlam kazanan kavramlardır.

Sofist tezleri en iyi özetleyen cümle "İnsan her şeyin ölçüsüdür" ifadesidir.

Sofistler insanı "politika yapan hayvan" olarak tanımlamaktaydılar. Bu tanımlama Platon ve Aristoteles tarafından da büyük ölçüde benimsendi ve "homo societus" ifadesinde nihai anlatımını buldu. Latince'deki "insan" (homo) ve "toplum" (societus) sözcüklerinden türetilmiş olan bu ifade insanın, özü itibariyle toplumsal bir varlık olduğunu vurgular. Başlıca Sofistlerden biri olan Gorgias "Hiç bir şey yoktur, olsa da bilinemez, bilinse de ifade edilemez" demiştir. Bu ifade, varlığın algısının kişiden kişiye değiştiği ve bu yüzden insanlar arasında varlığın niteliğine ilişkin özlü bir uzlaşının sağlanamayacağı düşüncesine dayanır.

Parmenides, Anaksagoras ve Demokritos

FELSEFE Ders Notları
İlkçağ Felsefesi
Parmenides, Anaksagoras ve Demokritos

Parmenides'in felsefesi Elea ismi verilen bölgede etkinlik göstermesi nedeniyle Elea felsefesi olarakta adlandırılmaktadır. Elea felsefesi İtalya'daki Pitagoras okulunun fikir olarak devamıdır.

Parmenides'in Temel Felsefesi
  • Her şey bir'dir ve sadece bir vardır. Değişim yoktur. "Bir" bir küredir. Toprak, hava, su ve ateş gibi bir şey değildir.
  • Her şey ezeli ve ebedidir. Yoktan varlık, varlıktan yokluk meydana gelmez.

Parmenides öne sürdüğü değişim Yunanca'da kinesis sözcüğüyle ifade edilmektedir.

Kinesis Nedir?
  • Niteliksel değişme, bir şeyin özelliklerinin değişmesidir.
  • Niceliksel değişme, herhangi bir şeyin çoğalıp azalması
  • Mekandaki yer değiştirme yani hareket
  • Herhangi bir şeyin özünün değişmesi, dönüşüm
Parmenides'e göre, içinde yaşamakta olduğumuz evrenin, biri duyularımıza hitap eden öteki ise ancak akılla kavranabilecek olan iki görünümü vardır. Bunlardan ilki tamamen bir yanılgıdır ve duyular bize yokluk diye bir şeyin var olduğunu, evrende değişimin hüküm sürdüğünü söyler. Oysa akıl, yokluğu da değişimi de yadsımak gerektiğini bildirmektedir.

  • Görünüş (değişme) aldanıştır.
  • Görünüş zihnimizin yarattığı bir dünyadır.
  • Gerçek ise değişmez. 
  • Gerçeği akılla kavrarız.
  • Aklı olan insan gerçeğin değişmediğini, herhangi bir çokluk içermediğini, bir olduğunu kavrar.
Parmenides'in sorduğu en önemli soru : Nesne, obje Nedir?

Parmenides'e göre bir nesnenin en temel özelliği var olması olsada bu var olmanın hangi anlamda olduğunu söylememiştir. Yani fizik nesne midir, hayal midir, mitolojik, zihinsel yada inanma nesnesi midir? Bunu ortaya koymamıştır. Bunların ortak özelliği var olmaktadır. Var olmasını sağlayan şey de düşünmedir. Yani düşünmek ile var olmak  bu noktada özdeştir. Parmenides buradan hareketle felsefesini oluşturmuştur. Düşündüğüm her şey var olandır ve buda gerçektir. Ama ne tür bir gerçek olduğu ortaya konmamıştır. Parmenides aynı zamanda kavramsal düşünmeye giden yolu açmıştır. Var olmayan bir şey düşünülemez diyerek gerçekliği ve düşünceyi özdeşleştirdiğinde kavramlar dünyasının kapılarını da aralamış oldu.

Nesne Türleri
  • Fizik Nesneler
  • İdeal Nesneler
  • Zihinsel Nesneler
  • Hayali Nesneler
  • Dini Nesneler
Anaksagoras

Anaksagoras, evreni Empedokles'in yaptığı gibi dört unsura indirgemek yerine, spermatalar adını verdiği sonsuz sayıda unsur olduğunu ve tüm görünür evrenin bu unsurların birleşimlerinden ibaret olduğunu savunmaktaydı. Evrenin temel gerçekliğini birden çok maddi unsura dayandırdığı için o da Empedokles ve Demokritos gibi "çoğulcu maddeciler" arasında sayılır.

Anaksagoras, evrenin başlangıcındaki kaos durumunda her şeyin her şeyle karışmış durumda olduğunu, her şeyin her şeyde olduğunu savunmaktaydı. Şeyler, bu kaotik durumda henüz kendilerini diğer şeylerden ayrı kılacak herhangi bir niteliğe, biçime, sınıra sahip değillerdi.

Evreni meydana getiren unsurları, başlangıcındaki kaotik durumdan düzen, yani kosmos durumuna geçiren şey Nous'un ayrıştırıcı faaliyetidir. Nous, şeyleri birbirlerinden ayrıştırıp tabii sınırlarına kavuşturmak şeklinde işler ve bu yönüyle evrenin görünür düzenin nedeni olur.

Anaksagoras'a göre, Nous'un ayrıştırıcı gücüne rağmen evrendeki şeyler birbirinden asla mutlak anlamda ayrılamazlar. Bu yüzden evrende hiç bir şey yalın halde değildir. Her şeyde her şeyden bir miktar bulunmaktadır. Bu kuraldan bağışık olan tek varlık Nous'tur. Bazı şeyler Nous'tan da bir miktar pay taşısalar da, Nous'un kendisi yalın ve katıksız bir yapıdadır.

Ruhu bedenden, aklı maddeden kesin biçimde ayıran ve bir duyularımıza hitap eden, öteki yalnızca akılla kavranabilen iki alem öngören anlayışa "metafizik ikicilik" (metafizik düalizm) denir. Anaksagoras'ın Nous'u spermatalardan yani maddeden ayırması, bazı yorumcuların onu metafizik ikiciliğin öncüsü olarak değerlendirmelerine yol açmıştır.

Temel Görüşleri
  • Oluş ve yok olma olgularını reddetmiştir.
  • Evrende hareket ve dönüşümün varlığını kabul etmiştir.
  • Çoğulcu maddecidir.
  • Evren düzenini tek bir ilkeden yola çıkarak açıklamıştır.(Çoğulcu maddeci)
  • Spermata evreni olşturan sonsuz sayıdaki madde olarak görmüştür.
Anaksagoras Nous Kavramı
  • Naos diğer şeylerden farklı olarak arı ve yalındır.
  • Bazı şeyler Noustan bir miktar pay alır.
  • Nous şeyleri birbirinden ayırır ve yönlendirir.
  • Nous akıldır.Nous şeylerin kaostan çıkmasını sağlamıştır.
Anaksagoras Spermata Kavramı
  • Sonsuz sayıdadır.
  • Spermatalar birbirinden farklı özelliklere sahiptir.
  • Evreni meydana getirmişlerdir.
  • Kaosta birbirine karışmış haldedirler.
  • Spermata şeyler arasında ayrımı yapacak şekilde görülmemiştir.

Demokritos

Parmenides, mantıksal içerikli bazı akıl yürütmelerle doğa dünyasını baştan sona mantıksal bir içeriğe bürümüştü. Demokritos'un atomculuğu, doğa düzenini Elea mantığının etkilerinden korumaya yönelik etkili bir girişim olarak değerlendirilir.

Demokritos'a göre evrendeki her şey, kendi içlerinde hiçbir boşluk içermeyen, yine kendi içlerinde değişmez ve parçalanmaz olan, sonradan var olmamış ve yok olmayacak olan bazı temel unsurlardan oluşmaktaydı. Demokritos bu temel unsurlara "parçalanmaz", "bölünmez" anlamına gelen "atoma" adını vermiştir. Parmenides'in varlığa atfettiği tüm özellikleri atomlara atfetmiştir.

Demokritos'a göre atomlar ve boşluktan başka bir şey yoktur. Yani tüm evren düzeni, boşlukta birbirleriyle birleşen ve birbirlerinden ayrışan atomlardan ibarettir. Tüm oluş onların bir araya gelip dağılmalarıdır. Evrendeki her şey, onların oluşturdukları farklı birleşimlerden ibarettir.

Demokritos'a göre ruh bile atomların oluşturduğu bir birleşimden ibarettir. Ama ruhu oluşturan atomlar çok daha ince ve yuvarlak yapılı oldukları için diğer atomlara göre daha hareketlidirler ve bu da ruhun diğer maddelerden büsbütün ayrı olmasını sağlar.

Demokritos'un atomculuğunda hareket ya da oluş, artık maddenin kendiliğinden hareketi değildir, madde ya da atomlar arasındaki bir güçtür. Yani maddeler arası bir çekimdir, benzer atomlar arasındaki itilim ya da çekimdir.

Demokritos, Parmenides'in doğaya ilişkin teşhislerinin mantıksal bir nitelik taşıdığını, oysa fiziksel olanın mantıksal olandan farklı olduğunu keşfetmişti. Böylece felsefe tarihinde fiziksel olan-mantıksal olan ayrımını ilk kez belirgin biçimde ortaya koydu.

Demokritos, atomların, biri ikincil olan ve duyulara hitap eden, diğeri birincil olan ve ancak akılla kavranabilen iki yönleri olduğunu savunmaktaydı. Atomların birincil nitelikleri, evrendeki tüm değişime ve çokluğa rağmen değişmeden kalan şeyi oluştururken, ikincil nitelikler atomların duyularımıza hitap eden ve değişkenlik sergileyen tüm niteliklerinden sorumluydular.

Demokritos'un Atomlara Atfettiği Özellikler 
  • Ruh da atomlardan oluşmaktadır.
  • Evrendeki herşey atomların farklı birleşiminden oluşur.
  • Atomların birincil ve ikincil nitelikleri bulunmaktadır.
  • Atomların hareketini belirleyen güç aralarındaki benzerliktir.
Empedokles, Demokritos ve Anaksagoras'ın Benimsediği Ortak Yargılar
  • Evrende hareket vardır.
  • Evrendeki oluşu reddetmemişlerdir.
  • Üçüde çoğulcu maddecidir.
  • Üçüde akla önem vermişlerdir.
Demokritos ile Anasagoras'ın benimsediği ortak düşüncelerden biride : 
Her ikiside hareketi maddeden ayrı bir ilke olarak ele almıştır.

Demokritos'a göre iki tür haz vardır : 
  1. Bedensel Hazlar : Bunları ölçülü yaşamak gerekir. Bedeni ne ezmek nede rahat bırakmak gerekir.
  2. Zihinsel Hazlar : Kalıcı olan hazlardır. Varlığı temaşa etmek esasına dayanırlar.

Eski Mısır Tarihi ve Uygarlığı

FELSEFE Ders Notları
Eski Mısır Tarihi ve Uygarlığı

Mısır Çoğrafyası
Nil Vadisinde gelişmiştir. Kuzeyde Delta Bölgesinden Güneyde Assuan'daki birinci çağlayana kadar uzanıyordu. Mısır, kuzeydeki aşağı Mısır (Nil Deltası) ve güneyde vadi boyunca uzanan yukarı Mısır olmak üzere iki ayrı bölümden meydana gelmektedir. Batı ve doğuda çöllerle, kuzeyde kıyıya paralel uzanan sıradağlarla ve güneyi çağlayanlarla çevrilidir.

Mısır Tarihi
Paleolitik (Eski Taş Çağı) Çağ'dan beri insanlar yaşamaktaydı. İklim daha nemli ve günümüz ekvator iklimine daha yakındı. Yeni Krallık döneminde yerleşmiş bir geleneğe göre İ.Ö 3000 yıllarında Menes adlı efsanevi kral  o zamana kaar ayrı krallıklar olduğu düşünülen Aşağı ve yukarı Mısır'ı birleştirmiştir. Menes'in gerçekten yaşadığı tartışmalıdır. Ülkenin birleşmesinden önceki döneme ait belgeler vardır. Güney Mısır'ın başkenti olduğu sanılan Hierakonpolis'te Kuzey Mısırlılarla savaşırken betinmlenmiş Akrep adlı bir kralı gösteren anıtlar bulunmuştur.

Erken Devir (İ.Ö 3000-2650) 1. ve 2. Sülaleler : Yukarı Mısır'daki Abidos, Aşağı Mısırdaki Memfis ve Orta Mısırdaki Tinis kentleri sülalelerin oturduğu kentlerdir. Erken devir sonlarında Mısır sınırları güneyde Birinci Çağlayan'a kadar uzanmıştır. Bu dönemde Mısır devlet yönetimi oluşturulmuş ve yüzyıllarca kullanılacak olan krallık modeli geliştirilmiştir. Ayrıca hiyerogli yazı bu dönemde geliştirilmiştir. Klasik Mısır sanatı ortaya çıkmıştır.

Eski Krallık (İ.Ö. 2650-2134) 3. ve 4. Sülaleler : 3. Sülalenin 2. kralı Cose (İ.ö 2630-2611)'in veziri İmhotep tarafından yapılan basamaklı piramit firavun mezarlarının ilk görkemli örneğidir. İmhotep aynı zamanda baş heykeltraşdı. Büyük saygı gören İmhotep Yunan-Roman döneminde de şifa dağıtan tanrı olarak tanınmıştır. 4.sülale firavunları Keops  (İ.Ö 2551-2528), Kefren (İ.Ö. 2520-2494) ve Mikerinos (İ.Ö. 2490-2472) Gize'de yaptırdıkları piramitler Mısır'ın meşhur anıtlarıdır. Sülalenin diğer firavunlarından Racedef (2528-2520) piramit yaptırmıştır. Sakkaradaki basamaklı piramidin karşısında Güneş Tanrısı RA için anıtsal bir tapınak yaptırmış ondan sonra gelen beş kralda bu tür tapınak ve piramitler  yaptırmaya devam etmişlerdir.Eski krallık zamanında topraklar güneyde aşağı Nubya Kuzeyde Sina yarımadasına kadar uzanıyordu.Ancak 6.sülalenin son firavunu II.Pepi döneminde bir gerileme dönemi yaşanmış 7. ve 8. sülaleler zamanında (İ.Ö. 2150-2134) başa geçen firavunlar otoriteyi kaybetmişlerdir.

Eski Mezopotamya Tarihi ve Uygarlığı

FELSEFE Ders Notları
Eski Mezopotamya Tarihi ve Uygarlığı

Mezopotamya'nın Tarih Öncesi ve Çoğrafyası
Mezopotamya, Yunanca mesos ve potamos yani orta ırmak kelimelerinden gelmekte olan çoğrafi bir terimdir. Güneyde basra Körfezi ve Kuzeyde Toros Dağlarından, Doğu'da Zagros Dağları ve Batı'da Suriye Çölüne kadar uzanan alan için kullanılmaktadır.

Paleolitik Çağ'ın ekonomisinin avcılık ve toplayıcılıktan besin üretimi evresine geçişi, insanlık tarihinin en önemli aşamalarıdır. İ.Ö 10.000 yıllarında başlayan bu çağa, Beolitik Çağ, Yeni Taş Çağı yada Cilalı Taş Çağı gibi isimler verilir. İnsanoğlunun ilk köyleri kurmaya başladığı dönemdir. Kalıcı ilk konutlar bu dönemde yapılmışlardır. Daha sonra bunalrı üretim izledi ve buğday, arpa, bezelye ve mercimek tarımı yapıldı. Koyun, keçi, sığır, köpek ve domuz gibi hayvanlar evcilleştirildi.

Eski Mezopotamya Tarihi

Sümerler, Erken Hanedanlar Dönemi (İ.Ö 2900-2350) 
Sümerler güney Mezopotamya da her bir bir kralın yönetimindeki kent devletlerinde yaşadılar. Bu kentlerin hepsi merkezi bir tapınak etrafında kurulmuşlardı. Ve kentlerin çevreleri surlar ile çevriliydi. Surların dışında köyler bulunmaktaydı.  Urukagina, İ.Ö 2360'larda ilk yazılı reformları ile tanınır. Erken sülaleler döneminin son yıllarında Umma ile Lagaş şehirleri aralarında yer alan toprakların hakimiyeti için savaşmaya devam ediyorlardı. Bu dönemde Umma şehrinin başına geçen Lugalzaggezi Lagaş'ı yağmaladı. Uruk kralı oldu. Fakat Akkadların gelişi ile Lugalzaggezi Akkadlı Sargon'a İ.Ö. 2334'te yenildi. ve Mezopotamya'da üstünlük Akkadlara geçti.

Akkadlar (İ.Ö. 2350-2150)
Sami kökenli bir topluluktur. Sümerler döneminde Mezopotamyaya göçmüşlerdir. Sümer kültürünü benimsemişlerdir. Sümerler sonrası Mezopotamyada lider konumuna gelen Akkadlar daha sonra yine güçlü konuma ulaşak Sami kökenli Assur ve Babil halklarınada öncülük etmişlerdir. Akkadlar Sümerlerden farklı olarak kent devlerinden ziyade Evren veya Dünya Krallığı kavramını Mezopotamya'ya getirmişlerdir.

Akkad hanedanını kuran Kral 1.Sargon'dur. (İ.Ö. 2334 - 2279) Başkent olarak Agade kentini kuran Sargon kayıtlara göre 34 savaş yapmıştır. Doğuda Elam'a, kuzeyde Suriye, Lübnan ve Toroslar'a kadar yaptığı seferler onu ilk dünya hakimi yapmıştır.

Dünyanın Oluşumu ve Tarih Öncesi Çağlar

FELSEFE Ders Notları
Uygarlık Tarihi


Evren, Dünya ve Canlıların Oluşumu
Tam olarak bilinmemekle birlikte, evrenin yaşının yaklaşık 15 milyar yıl olduğu tahmin edilmektedir. Evren, oluştuğundan bu yana sürekli büyümekte ve evrendeki yaklaşık 200 milyar galaksi, sürekli olarak birbirlerinden uzaklaşmaktadır. Zamanın başlangıcında, yani 15 milyar yıl önce, bu nokta büyümeye başlamıştır. Bu olaya Big Bang yani Büyük Patlama adı verilir. Big Bang, evrenin nasıl oluştuğunu açıklayan teoriler arasında en çok kabul gören teoridir. Big Bang, aslında gerçek bir patlama değildir. Bu, daha çok hızla şişen, enerji ve uzaydan oluşan bir balona benzetilebilir. Big Bang’in ayrıntıları hâlâ bilimin en karmaşık sorunlarından biri olmaya devam etmektedir. Evren büyüdükçe soğumuş ve enerji yoğunlaşarak maddeye dönüşmüştür. 12 milyar yıl önce, yer çekimi gücünün yoğunlaşan maddeyi dev kümeler oluşturmaya itmesinin bir sonucu olarak galaksiler oluşmuştur. 5 milyar yıl önce, bizim güneş sistemimiz Samanyolu galaksisindeki orta boy bir yıldızın etrafında oluşmuştur.

Canlıların ortaya çıkışı hızlı bir biçimde olmuşsa da yaşam formlarının gelişimi daha yavaş oluşmuştur. Tek hücreliler ve sonrasında çok hücreliler meydana gelmişlerdir. Çok hücreli organizmalar yaklaşık 1.7 milyar yıl önce ortaya çıkmışlardır. Yaklaşık 570 milyon yıl önce Paleozoyik yani Birinci Zaman' da karmaşık çok hücreli organizmaların sayısında büyük bir artış olmuştur. Bu artış Kambriyen patlama olarak adlandırılmıştır. Mezozoyik yani ikinci zaman'da  dinozorlar 230 milyon yıl önce ve memelilerde 220 milyon yıl önce evrimleşmişlerdir. Ancak dönemin sonunda dinozorların soyu  büyük ihtimalle dünyaya düşen bir meteorun neden olduğu iklimsel değişiklikler yüzünden tükenmiştir. Senoyozik yani üçüncü zaman'da dinozorların yokolmasından sonra memeli hayvanların sayısı ve çeşitliliğinde bir artış olmuştur. Kuvaterner yani dördüncü zamanda ilk evresi olan Pleistosen dönem , günümüzden 2 milyon yıl öncesinden 10 bin yıl öncesine kadar sürmüştür. Paleolitik Çağ bu döneme rastlar. Pleistosen'in ikinci evresine Holosen adı verilir. Holosen dönem günümüzden 10 bin yıl önce yani Neolitik Çağ ile başlamıştır ve hala devam etmektedir.

Primatlar ve İlk Homininler
Primatlar, zoolojik sınıflandırmada memeliler sınıfı içerisinde yer alan takımlardan biridir. Primatlar takımının iki alt takımı vardır: Prosimiyenler ve Antropoidler.

Prosimiyenler: Maymun benzeri ufak primatlar olan lemurlar, lorisler, galagolar ve tarsierlerden oluşan primat alt takımıdır.
Antropoidler: Eski ve Yeni Dünya maymunları, büyük maymunlar ve insanın üyesi olduğu primat alt takımıdır.

Siyaset ve Toplum

FELSEFE Ders Notları
Sosyolojiye Giriş


Siyaset
  • Siyaset ve toplum iç içedri ve birbirlerini karşılıklı olarak etkilemektedirler.
  • Hükümet sanatı, kamusal hayat, uzlaşma, uyum/çatışma, gücün ve kaynakların dağıtımı gibi çeşitli içeriklere sahiptir.
  • Ülke devlet ve insan yönetimi demektir.
Siyaset Bilimi ve Sosyolojisi
Siyaset Bilimi : Yönetim aygıtları, kamu yönetim mekanizmaları ile seçimler, baskı grupları ve siyasal davranışlarla ilgilenirler. Siyasal otorite ile ilgili kurumların ve bu kurumların oluşmasında ve işlemesinde rol oynayan davranışların bilimidir.
Siyaset Sosyolojisi : Siyasal olguların sosyolojik analizi ve daha çok siyaset, toplumsal yapılar, ideolojiler ve kültürlerle ilgilenir.

Toplumsal Değişme ve Küreselleşme

FELSEFE Ders Notları
Sosyolojiye Giriş

Toplumsal Değişme
Toplumsal yapının kurumların toplumsal ilişkiler ağının davranış kalıplarının toplumsal norm ve değerlerinin zaman içimde olumlu veya olumsuz değişimini ifade eder. Nötr bir kavramdır. Gelişme ve ilerleme kavramlarıyla ilgilidir

Toplumsal Değişmeyi Etkileyen Faktörler
  • Fiziki çevre 
  • Kültürel faktörler
  • Teknoloji faktörü 
  • Demografik faktör
Toplumsal Değişme Temel Kavramlar
Anthony Giddens modern dünya gelişme seviyelerine göre ;
  • Birinci Dünya toplumları (Gelişmiş Ülkeler)
  • İkinci Dünya Toplumları (Sovyetler Birliği, Doğu Avrupa)
  • Üçüncü Dünya Toplumları (Gelişmekte olan toplumlar)
  • Yeni Sanayileşen Ülkeler (Brezilya, Türkiye)
Evrimci Yaklaşım
  • Evrim süreklidir ani değişmeler yoktur.
  • Evrim bütün toplumlarda görülür.
  • Evrimin belirli bir yönü vardır .
  • Doğal bir süreçtir.
  • Herhangi bir birim için kendi potansiyellerini gerçekleştirme sürecidir.
  • Zorunlu ve kaçınılmazdır.
  • Durağan ve düzenli toplum anlayışına sahiptir.
  • Amacı toplumsal aşamaların kanunlarını bulmaktır.
  • Avrupa toplumunu diğer toplumlara göre en üst ve model alması eleştirilmesine neden olmuştur.
  • Etnosantrik ve Avruğa merkezci bir bakışa sahiptir.
  • Comte evrimci yaklaşımın önde gelen isimlerindendir.
Modernleşme Okulu
  • Azgelişmişliğin nedenini az gelişmiş ülkelerde arar.
  • Walt Whitman Rostow toplumsal değişme açısından bu kuramda yer alır. 
  • Çevre ülkelerin az gelişmişlik nedeni kapitalist ülkelerdir.
  • Kapitalizm uluslar arası düzeyle örgütlenmektedir.
  • Merkez, çevre ve yarı çevre olmak üzere üç iş bölümü vardır..
  • Evrimci yaklaşımı benimsemiştir.
  • İdeal model olarak ABD'ni ele almaktadır.
  • Parons, Bert Hozelist, Walt withman Rastow

Sosyolojide Temel Yaklaşımlar

FELSEFE Ders Notları
Sosyolojiye Giriş


Sosyolojinin Gelişim Süreci

Sosyoloji biliminin gelişiminde katkıda bulunan bir çok yaklaşım bulunmaktadır. En etkili olanları Marx, Durkheim, Weber, İşlevselcilik Marxizm, Çatışma Teorisi, Sembololik Etkileşimcilik.

Saint Simon (1760-1825)
  • Sanayi toplum kavramını ilk ortaya atan kişidir.
  • Pozitivisttir aynı zamanda feodel ve askeri toplumlardan sanayi toplumlarına doğru gelişme gösterdiğini belirtmesi üzerine evrimcidir.
  • Hem sosyolist hem muhafazakar bakış açısına sahiptir.
  • İlk sosyolist ilk sosyologdur
  • Toplumsal değişmedeki problemlern muhattabının sosyal fizik olduğunu söyler.

Simon toplumu evrimci ve pozitivist bir kavramsal çerçevede ele alır. Simon bazı çevrelerde "ilk sosyolog, ilk sosyalist" olarak nitelendirilmektedir.

Auguste Comte (1798-1857)
  • Evrimci ve pozitivisttir.
  • Sosyoloji bilimini icat etmiş be pozitif sosyoloji geleneğinin öncüsü olmuştur.
  • Sosyolojinin isim babasıdır.
  • İnsan düşüncesi ve toplumsal evrim için söz konusu ettiği üç aşama vardır.. 
  • Bu aşamalar : Teolojik aşama , Metafizik ve pozitif dir.
  • Başvurduğu kavramlar, toplumsal statik (toplumsal düzen), toplumsal dinamik (toplumsal değişim) tarihsellik, pozitif aşamadır.
Comte toplumu biyolojik bir organizmadaki sisteme benzetir. Bu bakımdan biyolojideki anatomi ve fizyoloji ayrımına benzer şekilde sosyolojide de istikrarlı ilişkileri ve sosyal yapıyı inceleyen toplumsal statik ile toplumsal değişmeyi inceleyen toplumsal dinamik adı altında iki farklı çalışma alanı belirler. Toplumsal statiği toplumsal düzen ile toplumsal dinamiğide toplumsal değişme ve ilerleme ile özdeşleştirmiştir.

Toplum, Bilim ve Yöntem

FELSEFE Ders Notları
Sosyolojiye Giriş


Sosyoloji Nedir?
Sosyoloji insanların birbirleriyle ilişkilerinin bilimsel açıdan incelenmesidir. Sosyoloji “sosyal davranış”a yönelen “bilimsel” bir yaklaşımdır. Sosyolojinin konusunu oluşturan “sosyal davranış” insanlık tarihi boyunca varolagelmiş; bir süreklilik göstermiştir. Bu anlamda sosyologların ilgi alanına giren sosyal davranış laboratuarda icat edilmemiş ya da astronotların ayın yüzeyini keşfetmesi gibi  keşfedilmemiştir. Sosyal yaşamın  “özsel oluşturucuları” (sosyal olanı mümkün kılan davranış örüntüleri olarak düşünülebilir) insanlık tarihi kadar eskidir ve bazen görece ilksel ve basit formlarda basen de oldukça karmaşık sofistike ( formlarda var olagelmiştir. Söz konusu özsel süreklilik ve temelde benzer olma gerçeği, sosyal yaşamın  bilimsel açıdan incelenmesini olanaklı kılmaktadır. Belirli düzenlilikler ve tekbiçimlilikler her zaman vardır. Bunlar gözlemlenebilir, betimlenebilir, analiz edilebilir ve yorumlanabilirler.

Sosyolojinin Bireye Kazandıracağı Özellikler
Toplumsal sorunları görebilme
Daha farklı bir dünya olabileceğini görmek
Bildiklerimizi yeniden inceleme
Kesin doğruları çözümleme ve sorgulama alışkanlığı kazanma …

Sosyolojinin Konusu
İnsan davranışlarının sosyal yönünü oluşturmaktadır. Sosyoloji insan birlikteliği gerçeği üzerinde durur ve sosyal etkileşimin örüntüleşmiş düzenliliklerini inceler. Sosyoloji bir bilgi gövdesi olarak, insan ilişkileri gerçeğini alır ve bu merkez üzerinde yoğunlaşır. Söz konusu insan birlikteliğine katkıda bulunan veya ondan çıkan her şey sosyolojiktir.

Gelir Dağılımı ve Yoksullukla Mücadele

FELSEFE Ders Notları
Sosyal Politika



Gelir Dağılımı ile ilgili Temel Kavramlar 
Gelir Dağılımı : Bir ülkede belirli bir dönemde üretilen gelirin kişiler, gruplar yada üretim faktörleri arasındaki dağılımına denir.

Gelir Dağılımı Türleri: 
Kişisel Gelir Dağılımı :  
  • Bir dönemde üretilen milli gelirin, kişiler aileler ya da nüfus grupları arasında dağılımı 
  • Önemli olan gelirin kaynağı değil miktarıdır. 
  • Bu gelir dağılımının ölçülmesinde iki yöntem bulunur.
Lorenz Eğrisi
Kutu şeklinde bir diyagram olarak gösterilir. 
Diyagramın dikey ekseninde toplam gelirin, yatay ekseninde nüfus kümülatif yüzdeleri yer alır. 

Gini Katsayısı : Eşitsizliğin derecesini ölçen bir katsayıdır. 0-1 arasında bir katsayı almaktadır. Katsayı 1 e yaklaştıkça gelir eşitsizliğinin arttığını, 0 yaklaştığında gelir eşitsizliğinin azaldığını gösterir. 

İstihdam, İşsizlik, Ücretler ve Çalışma Koşulları

FELSEFE Ders Notları
Sosyal Politika


İstihdam ve İşsizlik 
Geniş anlamda istihdam; üretim faktörlerinin belirli bir dönem içerisinde kullanılma derecesidir.
Dar anlamda istihdam; emeğin üretimde kullanılması ya da gelir sağlamak amacı ile çalıştırılmasıdır.

İstihdam Türleri
Tam İstihdam: Geniş anlamda tam istihdam; bir ekonomide üretim faktörlerinin tümünün üretime katılmasıdır. Ekonominin mevcut üretim potansiyelinden tam olarak yararlanılmasıdır.
Dar anlamda tam istihdam; mevcut çalışmakoşulları ve cari ücret düzeyinde çalışmak isteyen herkesin iş bulduğu istihdam düzeyidir. Genel olarak %3-5 düzeyinde bir işsizlik kabul edilir.(doğal işsizlik oranı)

Eksik İstihdam: Bir ülkedeki mevcut emeğin tamamının kullanılmamasıdır. Eksik istihdam kendi içinde ikiye ayrılır:
  1. Görülebilir Eksik İstihdam: Normal çalışma sürelerinin altında çalışılmasıdır. Bireyler, arzu etmedikleri halde kısmi süreli çalışmaktadır. Bu tip eksik istihdamın başlıca sebebi talep yetersizliğidir.
  2. Görülemeyen Eksik İstihdam: Çalışma sürelerinde bir kısıtlama yoktur.Çalışma karşılığında elde edilen gelir düşüktür.Çalışılan işin niteliği,bireyin nitelikleri ve üretken kapasitesini kullanmasına imkan vermez. Bu tip eksik istihdamın başlıca sebebi talep ve sermaye donanımı yetersizliğidir.
Aşırı İstihdam: Bir ülkedeki mevcut emeğin tamamı kullanılmasına rağmen,talebin karşılanamamasıdır.

Sosyal Politikaların Tarihsel Gelişimi

FELSEFE Ders Notları
Sosyal Politika


Hangi koşullar altında oluşan ortam işçi kesiminin doğmasına yol açmıştır?
Sanayi Devrimi’nin koşulları altında oluşan ortam, işçi kesiminin doğmasına yol açmış, bu kesimin iş ilişkileri ve yaşamında korunma zorunluluğunun duyulması ile devletler sosyal nitelikli politikalar izlemeye başlamışlardır.
Sanayi Devrimi’ne dek süregelen dönemlerde de köleler, sefler, yamaklar, çıraklar, imalathane çalışanları, askerler, tutsaklar, gönüllüler gibi çalışma yaşamında yer alıp, ekonomik faaliyetlerde bulunan kişiler olmuştur. Ancak bu statüler altında çalışanların işçi sınıfının köklerini oluşturdukları söylenemez.

Sanayi Devrimi hangi alanda yaşanılan gelişmelerle, hangi ülkede, ne zaman yaşanılmıştır? 
Sanayi Devrimi; buhar, elektrik, gaz gibi keşfedilen yeni enerji güçlerinin, üretim sürecine uyarlanması ile birlikte 18. yüzyılın ikinci yarısında ingiltere’de yaşanılmıştır.

Sanayi Devrimi’nin koşulları üretim sürecini nasıl etkilemiştir? 
  • Öncesine göre daha hızlı, daha çok, daha çeşitli, daha düzgün (standart ), daha ucuz üreten makineler, insan ve hayvanın kas gücünün, doğa gücünün ya da bu güçlere dayalı mekanik düzenlemelerin yerini alarak kurulan ilk fabrikalarda kullanılmaya başlanmıştır.
  • Sanayileşmenin gelişip, yaygınlaşması ile fabrikalarda çalışan işçilerin sayıları hızla çoğalmış ve önceki dönemlerinde var olmayan yeni bir toplumsal kesim oluşmuştur.
    Sanayi Devrimi’nin ardından çalışma koşulları giderek neden ağırlaşmış ve yaşanılan olumsuzluklar neden çalışma yaşamı ile sınırlı kalmamıştır?
  • Fabrika sahiplerinin, aşırı kâr etmeye ve kapital (sermaye) birikimine yönelmeleri, maliyet içinde işgücü payının azaltılmasına yönelik uygulamalara yol açmış, bu yüzden de çalışma koşulları giderek ağırlaşmış, işgücünün demografik yapısını değiştirmiştir.
  • Çalışma koşullarının giderek ağırlaşması ile çocuk ve kadınların fabrikalarda yaygın ve yoğun biçimde acımasızca kullanımının, toplumsal yaşamın her alanına olumsuz yansımaları olmuş ve büyük çalkantılara yol açmıştır.
Sanayi Devrimi’nin yaşanıldığı dönemde geçerli ekonomi felsefesi ve kurulu hukuk düzeni, yaşanılan olumsuzluklara neden engel olamamıştır? 
Sanayi Devrimi’nin yaşanıldığı dönemde geçerli klasikliberal düşünceler, devletin ekonomik yaşama katılım ve karışımına karşıydı. Bu nedenle de devletler, giderek ağırlaşan çalışma koşullarına karşın, iş ilişkileri ve yaşamını düzenlemek gereksinimi duymamıştır.

Kurulu hukuk düzeninin dayalı olduğu hukuki eşitlik ve sözleşme serbestisi ilkeleri, fabrika sahipleri ile işçilerin nitelikleri ve içinde bulundukları koşullar nedeniyle yaşanılan olumsuzluklara engel olamamıştır.
Sosyal nitelikli ilk politikalarla kimlerin, hangi alanda, neden ve nasıl korunması öngörülmüştür?

Sanayi Devrimini yaşayan ülkelerde devletler; işçileri, iş ilişkileri ve yaşamında hukuki düzenlemelerle koruyabilmek için, sosyal nitelikli politikalar izlemeye başlamışlardır.

Sosyal Politika Genel Bilgiler

FELSEFE Ders Notları
Sosyal Politika



Sosyal Politika bilim dalını neden tanımlamak gerekir?
Sosyal Politika bilim dalını tanımlamak neden güçtür?
Sosyal Politika ile çevresindeki başka sosyal bilim dalları arasındaki konu ve yaklaşım farklılıklarını iyi kavrayabilmek için, bu bilim dalını önce tanımlamak gerekir. Sosyal Politika, sosyal nitelikli politikaları konu alır. Sosyal ve politika sözcüklerinin sözlüklerdeki anlamları Sosyal Politika bilim dalını doğru olarak ifade edebilmede yetersiz kalır. Ayrıca, Sosyal Politika bilim dalının tanımını oluşturan kavramların anlamları, tarihsel bir süreç içinde sürekli ve köklü biçimde değişmiştir. Bu bilim dalının niteliklerini eksiksiz olarak yansıtabilecek, her dönemde geçerli bir tanım yapabilmek bu nedenle güçtür.

Sosyal Politika : Devletin  ülke insanının refahına yönelik olarak aldığı kararlar ve sürdürdüğü uygulamaların bütünüdür.
  • Sosyal Politika kamuya ait politikalardır.
  • Sosyal Politikaların yürütücüsü devlettir.
  • İlke olarak yürütücülüğünü devletin yaptığı  kapsamınında o ülkenin sınırları ile şekillendiği düzenlemelerdir.
  • İlk ve en genel hedefi refah seviyesinin yükseltilmesi ve refahın toplumsallaşmasıdır.
  • Sosyal Politikanın sosyal barış hedefi toplumu oluşturan unsurları ayrıştırmak yerine birleştirme olarak ifade edilebilir.
  • Ana finansman kaynağı devlettir.
  • Sosyal Politikanın en önemli hedefi sosyal refahın sağlanması ve geliştirilmesidir.
  • Sosyal adalet hedefi bütün insanların bağımlı olmadan yaşamlarını sürdürebilmesi kendilerini geliştirebilme ve sosyal hizmetlere ulaşmasında eşit fırsatlara sahip olabilmesi olarak tanımlanabilir.
Sosyal Politikanın çıkışına yol açan ilk olay Fransız ihtilali ve ihtilal sonrasının düşünce ortamıyken diğeri ise Sanayi Devrimi'dir. Fransız İhtilali, Sanayi Devrimi sonrasındaki ekonomik ve toplumsal ilişkilerin gelişmesini sağlayan fikirlerin ortaya çıkmasını sağlamış, siyasal yapıları değiştirmiş ve Sanayi Devriminin doğuşunu hızlandırmıştır.

Aile, Ataerkillik ve Toplumsal Cinsiyet

FELSEFE Ders Notları
Sosyal Bilimlerde Temel Kavramlar



Aile : Birbirlerine doğrudan akrabalık bağlarıyla bağlı olan, erişkin üyelerin çocuklara bakma sorumluluğunu üstlendiği bir insan topluluğudur. Ailenin birincil işlevi biyolojik ve kültürel yeniden üretimdir. Çocukların dünyaya getirilmesi veya büyütülmesidir. Çocukların toplumsallaşmasının temel kurumu çoğu toplumda ailedir.

Örüntü : Fransızca patron kelimesinden gelen örüntü (pattern), meydana gelen olaylar yada nesnelere ilişkin belirli bir ilişki modeline işaret eder. Olay yada nesneler öngörülebilir şekilde tekrarlanırlar.

Toplumsallaşma : Bireyin topluluğun değerlerini ve normlarını öğrenme ve içselleştirme sürecidir.

Din

FELSEFE Ders Notları
Sosyal Bilimlerde Temel Kavramlar 


Din  olgusu bütün toplumlarda rastlanacak kadar yaygın ve eski bir davranış örüntüsüdür. Dinin kendini tanımlayışı kadar dünyayı da inananlarıyla inanmayanlarıyla tanımlayıp tasarlaması söz konusudur. Sosyoloji belirli bir dinin kendini veya genel olarak dini tanımlayışıyla yetinemez. Bu o dinin iddiasını aynı düzeyden hareket ederek reddettiği anlamına gelmez. Aksine toplumların ortak bir davranış örüntüsü olarak binbir çeşitliliğe sahip olan din olgusunda ortak olanın ne olduğunu, o davranışı dinsel olarak nitelemeyi gerektirecek olanın ne olduğuna dair genel kuralları belirlemeye çalışır. Sosyolojik olarak dinin tanımının, dinlerin  din tnaımıyla kendini en temelde ayırt etmesi gerekir. Sosyolojik düşünme ile dinsel düşünme temelden birbirinden farklıdır. Bu farkı sosyoloji lehine bir farklılık olarak düşünmek gerekmez. Sosyolojiyi dinsel bir düşünce yapısına alternatif olarak o düşünceyi yanlışlayan bir tez olarak düşünmek de gerekmez.

Emile Durkheim sosyolojiyi bir disiplin haline getirmiş, özellikle din sosyolojisi alanında en önemli çalışmaları yapmış ve işlevselci yaklaşımları formüle etmiş Fransız sosyologdur.

Cemaat  veya Tek Bir Ahlaki Toplulukta Birleştiren İnançlar Bütünlüğü 
  • Dinlerin en önemli işlevlerinden birisi mensuplarını ortak bir inanç etrafında birleştirmeleridir.
  • Din paylaşılan bir anlam sistemi oluşturduğu için insanların dünyayı, toplumu, tanrıyı ve kendilerini nasıl algılayacaklarına dair ortak bir anlayış ve algı sistemi oluşturur.
  • Sosyolojik tezahürleri açısından  en önemli boyutu belki de cemaat boyutudur. Çünkü dinin doğrudan etkisi, yol açtığı bu grup bilinci, dayanışma örüntüleri ve bunun üzerinden girilen ittifak veya çatışmalardır.
  • Toplumsal düzeyde dinin devrede olduğu hadiselerin başında cemaat boyutu gelmektedir. Dinin sosyolojik görünürlüğüde yine bu cemaat boyutunda olmaktadır.
Din ve Toplum İlişkisi
Thomes Hobbes tarafından söylenen "insan insanın kurdudur" ifadesinin arka planında insan toplumları hakkındaki şu gözlem vardır ; İnsanların bir toplum halinde  yaşadıkları bütün durumlarda ölesiye ve öldüresiye rekabet içinde bulundukları vurgulanmıştır. Bu vurgular dolayısıyla insanların toplum halinde yaşamaya başlamaları bir tür muamma olarak görülmüştür. İnsan doğası üzerinde tartışan Rousseau, Locke ve Montesquieu gibi aydınlanma filozoflarının asıl amaçları  insanın nasıl olupta  toplum halinde yaşamaya başladığını anlamaktı. İnsanın doğasında nasıl bir varlık olduğu hususunda birbirleriyle ihtilafa düştülersede hepsi insanın doğa durumu hakkında çaresiz bir düşünce içindeydiler.

Ekonomi

FELSEFE Ders Notları
Sosyal Bilimlerde Temel Kavramlar
Ekonomi


Ekonomiyi bir kurum olarak adlandırmak, genel hatlarıyla kestirilebilir yerleşik davranışlar içinde işlev gördüğünü ima eder. Sosyologlar, ekonominin diğer sosyal kurumların alan ve oluşumunu eleştiril olarak inceleyerek belli ekonomik düzenlemelerin özelliklerini tartışırlar.

Ekonomi, mallar ile hizmetlerin, üretimi dağıtımı vetüketimini örgütleyen sosyal bir kurumdur. Mallar; yiyecek, giyecek korunma gibi zorunlu ihtiyaçlardan araba, yüzne havuzu ve yat gibi lüks unsurlara kadar geniş bir alandaki ürünleri kapsar.

Hizmet dini liderlerin, doktorların, polislerin ve telefon operatörlerinin faaliyetlerinden elde edilen kazançları ifade eder.İnsanlar mal ve hizmetlere değer verirler çünkü onlar insanların hayatlarını kolaylaştırır.
Sosyolojide, ekonomik düzene odaklanan üç yaklaşım vardır. Bunlar;
  • Fonksiyonalizm
  • Çatışmacı Yaklaşım
  • Sembolik Etkileşim Yaklaşımı

Fonksiyonalist Perspektif
Fonksiyonalist teoriler, daha çok toplumda istikrarın nasıl sürdürüleceği ile ilgilenirler.

Malların ve Hizmetlerin Dağıtımı : Fonksiyonalistler serbest piyasa ve kar arayışını öne çıkartan kapitalist sistemin malların ve hizmetlerin dağıtımı ile üretimin teşvikini yeterince iyi sağladığınıda inanırlar. Yeni bir hizmet veya ürün için talep var ise girişimciler büyük memnuniyetle onu keşfedecekler ve sonra ondan kar elde edeceklerdir.

Kültür

FELSEFE Ders Notları
Sosyal Bilimlerde Temel Kavramlar
Kültür

Kültürün Önemi 
  • Kültürü oluşturan bilgi ve ürünler, soyutlamalar aracılığıyla insalık belleğine aktarılırlar. Kültür toplumda bütünleşmeyi sağlayan temel bir unsurdur.
  • Uygarlık insanın kültür üretme becerisinin sonucunda ortaya çıkmıştır. Dilimizde uygarlık sözcüğü Avrupa dillerinin birçoğunda civilisation sözcüğü ile karşılanır
  • İnsanı diğer türlerden ayıran en temel özelliğin zeka olduğu düşünülmüş ancak diğer canlı türlerinde de zekanın varlığına dair bulgulara rastlanmasıyla bu kanı yavaş yavaş terk edilmilmiştir.
  • Kültürün oluşumunda insanın kendi varlığının farkında olması ve kendisini "düşünen bir varlık" olarak tasavvur etmesi etkilidir. Kendi  varlığı üzerine düşünebilme yetisi her ne kadar modern öncesi çağlarda  bilinen  bir olgu olsa da Aydınlanma Çağı'nın temel düşünsel unsuru olarak kabul edilmiştir.
Aydınlanma Çağı : Dinsel dogmaların egemen olduğu Orta Çağ'da feodal toplum düzeninde cemaat içinde kul konumunda olan insanı, doğasında özgürlük olan ve kendi başına var olma hakkına sahip bir varlık olarak kavramsallaştıran bir felsefi yaklaşımdır. Tanrı kelamının sorgulanamaz merkezliğe karşı, yanlışlanabilir insan aklının üstünlüğünü ilan ederek 1789 Fransız Devrimi'nin düşünsel temellerin hazırlayan düşünce bağlamıdır.

İnsan için doğa bir simge üretme kaynağıdır. Bu  üretimlerin çoğu maddi koşulların somut anlamda değişikliğe uğratılmasıyla olur. Çağdaş toplumlarda neredeyse nesnelere indirgenmiş olan teknoloji kavramı, aslında, araç gereçten ziyade, onları oraya çıkaran bilgi, algı, üreti, tasavvur, değerler bağlamının tamamıdır.